Başbakanın son günlerde katılıp konuşma yaptığı toplantılardan biri, Ankara’daki Bilkent Otel’de gerçekleştirilen Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresiydi.
Barış konulu güzel mesajların verildiği konuşmasının son bölümünde şöyle dedi Erdoğan:
“Bilim, fikir ve sanat alanında çok önemli miras bırakmış olan ve Türkiye’nin tanıtımına katkı ve hizmetlerini takdirle andığımız 101 kişiyi belirlemek üzere bir çalışma yürütüyoruz.”
Aslında anlaşıldığı kadarıyla bu çalışmayı, ismindeki kelimelerin İngilizcelerinin ilk harflerinin kısaltılmasıyla ICANAS olarak anılan söz konusu kongrenin yürütme kurulu yürütüyor.
Ama nedense Erdoğan, hükümet olarak da sahiplenme üslûbuyla “Biz yapıyoruz” diyor.
Burada bir tuhaflık var. “ICANAS neyin nesidir?” diye küçük bir araştırma yapıldığında ise, tuhaflığın daha ileri boyutlara ulaştığı görülüyor.
Çünkü ICANAS yerli bir kurum değil, uluslararası bir organizasyon. 134 yıllık bir geçmişi var. 1873’te Paris’te ilk toplandığındaki adı Uluslararası Şarkiyatçılar Kongresi. Bu isim tam yüz yıl boyunca böyle devam etmiş ve 1973’te yine Paris’te yapılan toplantıda değiştirilmiş.
Kongre Türkiye'de bundan önce bir kez daha, 1951'de Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın başkanlığında bir araya gelmiş (22. toplantı)
Moskova’da 2004’te yapılan 37. toplantıdan sonra 38.’nin Ankara’da gerçekleştirilmesine karar verilmiş. Hazırlıklar için Atatürk Yüksek Kurumu Başbakanlığa müracaatta bulunmuş. Başbakan, tanıtımdan sorumlu Devlet Bakanı Beşir Atalay’ı görevlendirirken, toplantının başarılı geçmesi için Tanıtım Fonu ve TİKA’nın imkânları da seferber edilmiş.
Konuya dair bilgilerin yer aldığı www.icanas 38.org.tr adresinde Türkiye’nin kongreye yaklaşımı, “Bozkırdaki çekirdeğin Ankara’da nasıl büyük bir fidana dönüştüğünü görmek, eski adıyla orientalistleri, şimdiki söylenişleriyle ICANAS’cıları memnun edecektir” şeklinde ifade ediliyor.
Metinde, “6-7 Mayıs tarihlerinde Ankara’da yapılan Uluslararası Danışma Kurulunun ICANAS Merkez Yönetiminde bulunan yabancı üyeleri ile Ulusal Düzenleme Kurulu üyelerinin ortaklaşa yaptığı toplantıda, yaşları en az 80 olmak şartıyla, ülkelerin bilim ve sanat semasının 12 burcu olarak belirlenen kişilere saygı gösterilmesi yolundaki teklif, bir geleneğe dönüşmek üzere oybirliğiyle benimsenmiştir” deniliyor.
Bu 12 kişilik listede ilginç isimler var: “Sümerlerde hayat kadınları başörtüsü takardı” dediği için tepki çeken, hattâ yargılanan “Sümerolog” Muazzez İlmiye Çığ; “mürid”leri arasında Güven Erkaya’nın da yer aldığı “Baytaşîler tarikatı”nın “çağdaş, laik, Atatürkçü şeyh”i, 28 Şubat’ın perde gerisi önemli aktörlerinden ve bir süre önce kapatılan Gözcü gazetesindeki haftalık yazılarında AKP’yi irtica suçlamasıyla yerden yere vurmuş olan Kemal Baytaş; eski Köşk danışmanlarından Prof. Dr. Bozkurt Güvenç gibi.
Toplantıyla ilgili haberlerde “onurluk” ödülü aldıkları belirtilen kişilerin en azından bir kısmının isimleri masonik bağlantılarla zikrediliyor.
Erdoğan’ın bu esrarengiz toplantıya ev sahipliği yapması ve ödül sırası Çığ’a gelmeden salonu terk ettiyse de, listedeki ilk dört kişiye ödüllerini bizzat vermesi çok ilginç ve düşündürücü...
14.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|