Terörle mücadele nasıl olmalı?
TBMM 17 Ekim 2007 tarihli oturumunda; “uluslararası hukuktan doğan haklarımızı kullanmak adına ve uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli tedbirleri almak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı hükümetimizce belirlenecek şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, Irak’ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırılarının bertaraf edilmesi amacıyla sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere Irak’ın, PKK teröristlerinin yuvalandıkları, Kuzey bölgesi ile mücavir alanlara gönderilmesine ve görevlendirilmesine Anayasa’nın 92. maddesi uyarınca 1 yıl süre ile” izin vermiştir.
Türkiye bu kararla, bölücü terör karşısında, iktidarı ve muhalefeti ile, asker ve sivili ile devletimizin tek vücut ve nerede olursa olsun, nereden gelirse gelsin terörle mücadeleye kararlı olduğunu dosta düşmana göstermiş oldu.
Mücadelede kararlılık kadar, ülke içinde uygulanacak yöntemler ve sınır ötesi harekâtın hududu, şümulü, hedefleri, teknik ve taktikleri ile zamanı önem kazanmaktadır.
Sorunun esas önemli bölümünün dışarıdan ziyade içeride olduğu bilinci ile hareket edilmelidir. Terörün silâhlı gücünün ve uygulandığı kırsal alanın buz dağının görünen kısmı olduğu kabul edilip, meselenin bütün boyutları ile masaya yatırılarak, imkânların ve devletin bütün güç unsurlarının aynı zamanda ve topyekûn harekete geçirilmesinin son derece önemli olduğu bilinmelidir.
Bu anlayış içerisinde;
•Esas mücadele sınırlarımızın içerisinde hızlandırılmalı,
•Büyük şehirlerde, güvenlik tedbirleri arttırılmalı, arama ve baskınlarla teröre destek verdiği bilinen hedefler kontrol altında bulundurulmalı, ihtimal dahilindeki sabotaj ve tahripler etkisiz hale getirilmelidir.
•Kırsal alanda, teröristlerin kullandığı bilinen ve kullanabileceği üs ve bölgeler ile arazideki ikmal depo ve stoklarına operasyonlar sıklaştırılmalıdır.
Yurt içinde topyekûn başlatılan bu mücadeleyi desteklemek amacıyla sınır ötesinde de;
•Özel harekât teknik ve taktikleriyle, komando ve özel birlikler kullanılarak, terör örgütünün sınır ötesinde tesbit edilen somut hedeflerine ve terör gruplarına nokta operasyonları icra edilmelidir.
•Terörle mücadelenin başarılı bir şekilde yapılabilmesi, etkin bir istihbaratla mümkündür.
•Bu nedenle, özel timlerden oluşturulacak, muharebe güçlü keşif kolları, gizli harekât teknikleri ile hedef bölgelerine sızdırılmalı, oralarda örtülü kalıcı tedbirler alınmalı, elektronik ve teknik imkânlarla da desteklenerek; terör üs ve tesislerinin, liderlerinin yer ve faaliyetlerinin, ikmal depo ve ikmal faaliyetlerinin, terör gruplarının hareket ve intikallerinin, ülkemize giriş ve çıkışlarının 24 saat gözetlenme imkânı sağlanmalıdır.
•Elde edilen sağlıklı, doğru, güvenilir ve ayrıntılı istihbarat bilgilerine dayanılarak, yurt içi veya sınır ötesindeki gizli harekât üslerinde bekletilen özel eğitilmiş birliklerimiz tarafından, anında, taktik akın ve cebri keşif tipi hareketlerle hedeflere yaklaşılarak, baskın ve pusularla, bir nevi gayri nizamî harekât uygulayarak, nokta operasyonları icra edilmelidir.
•Bu hareketler, askerî yoğunluk gösterilmeden, fark ettirilmeden, örtülü olarak ve tam bir gizlilik içinde icra edilmeli, tesirinden başka bir belirtisi görülmemelidir.
•Bu operasyonlarla, her gün terör örgütünün dış desteğine, nereden ve nasıl geldiğini anlayamadığı, ancak şaşkına çeviren etkili darbeler vurulmalıdır. Örgüt liderleri başlıca hedeflerden olmalıdır. Darbeler, propagandası bizzat terör örgütü tarafından yapılacak şekilde etkili olmalıdır.
•Küçük, özel yetişmiş çevik unsurlarımız tarafından yapılan operasyonlar, silahlı kuvvetlerimizin düzenli bölümünün kullanılması tehdidi ile de psikolojik olarak desteklenmeli, ancak düzenli kuvvet mümkünse hiç kullanılmamalıdır. Alınan sonuçlar, terör örgütünü sınır ötesinde de barınamaz hale getirmelidir.
•Sadece Kuzey Irak değil, terör örgütünün Avrupa Ülkelerindeki Büro ve Temsilciliklerinin kapatılması ve etkisiz hale getirilmesi için de organizasyon hazırlanmalı, ülkeler nezdindeki politik girişimler sonuç vermediği takdirde operasyonlar uygulanmalıdır.
•Askerî Harekâtın yoğunluğu ve 2007 Aralık’ının 15’ine kadar sürdürülmeli, ancak kış sezonunda da kazanımlar korunmalıdır.
Askerî harekât, içerde ve sınır ötesinde, azimli bir şekilde devam ettirilirken:
•TBMM’de, oluşturulacak (her görüşü temsil eden bölge milletvekilleri+ iktidar ve muhalefet partilerinin temsilcileri+ bölge sorunları ile ilgili STK’ları+TSK ve diğer kurumlarımızın temsilcileri+Hükümet temsilcileri) terörle mücadele komisyonu tarafından, terörü destekleyen sorunlar masaya yatırılmalı, cesaretli çözümler üretilmeli, gerekenler kanunlaştırılmalı ve geciktirilmeden uygulamaya konulmalıdır.
•Gelişmeler etkili bir şekilde bölge halkına anlatılmalı ve Devletin himayesi ve şefkatini gösterecek yapıcı propagandalar yapılmalıdır.
•Mülkî, adlî, idarî, güvenlik ve askerî görevlilerin idealistleri ve bölge halkının ortak değerlerini paylaşabilecek kişiler bölgede görevlendirilerek, Devletin halkla kaynaşmasını sağlayacak tedbirler geliştirilmelidir.
•Sorun çözüldü diyebileceğimiz zamana kadar, Bakanlar Kurulu, bir-iki haftalık periyotlarla, Bölge İl ve İlçelerinde toplanmalı; ekonomik, sosyal, kültürel, idarî, askerî ve adlî sorunlara yerinde çözümler getirmelidir.
•Sorun çözülünceye ve son terörist teslim oluncaya kadar, kış yaz demeden büyük karargâhların komuta yerleri en kritik yerlerde tesis edilmeli ve askerî harekât buralardan takip edilmelidir. Temizlenen kırsal kesim, teröristin tekrar yerleşmesine imkân vermemek için, gayri müsait mevsim şartlarında da terk edilmemelidir.
•İçeride oluşturulacak barış havası, içerde ve dışarıda terörle mücadelede elde edilecek askerî başarıların sağlayacağı güçle; diplomatik girişimler başlatılmalı, Kuzey Irak’taki Yerel Kürt Yönetimi dahil, işgale karşı organize olan mukavemet grupları dahil, Irak Hükümeti, ABD, Koalisyona dahil Devletler ve diğer Avrupa ülkeleri nezdinde Terör Örgütünden desteklerini çekmeleri, bürolarını kapatmaları ve liderlerini teslim etmeleri konusunda baskı uygulanmalıdır.
•Özellikle bölge halkımız ile devlet ilişkilerinde ve sınır ötesi girişimlerde, sivil halk ile asker ilişkilerinde hukukun dışına çıkılmamalı, adaletin olmadığı yerde devletten bahsedilemeyeceği bilincinde hareket edilmelidir.
Meseleyi çözmek istiyorsak bütün imkânlarımızı seferber ederek, topyekün savaş anlayışı ile, kararlılıkla ve cesaretle sorunun üzerine gidilmelidir. 18 Ekim 2007
Adnan TANRIVERDİ
Emekli Tuğgeneral
ASDER Gnl.Bşk.
|