Haberleri izlemek canımı acıtıyor artık. Gözyaşlarım ne söz dinliyor, ne irade…
Duygularımız istismar ediliyor. Kanallarda sanki şehit haberi değil de, duygusal şov yapılıyor. Acıttıkça acıtıyorlar hem şehitlerin yakınlarını, hem bütün halkı.
İnsanlar kışkırtılıyor, “sokaklara dökülün” diye propaganda yapılıp, iyi bir şeymiş gibi yansıtılırken.
O şehir, bu şehir diye ayırt edenlerin yüzü hiç kızarmıyor. Yurdumun değişik illerinden gelen haberler içimizi dağlıyor. Ülkemin doğusundan batısından canlar gidiyor.
Bu acı yakarken hepimizi, bütün şehirlerde galeyana gelen insanlar var. Haklılar! Dayanılacak şeyler değil yaşanılanlar. Hele Tv’lerin yaptığı negatif programlar ve görüntüler insanı evinde zor tutuyor.
Ancak bu eylemler her zamanki gibi sınırını aşıyor. Millet olarak hiçbir şeye doğru dürüst tepki veremiyoruz.
Gecenin bir vakti “Ne oluyor?” diye balkonlara fırlıyoruz.
Caddeler korna sesleriyle inliyor.
İnsanlar ellerine bayrakları alıp sokaklara düşmüş.
Şehrin en önemli yolu kapatılmış, eylem yapılıyor.
Derken arabalar hızlı gelip, bir anda durduğu için çarpışıyorlar.
Bir kargaşa, bir hareketlilik başlıyor kalabalığın arasında…
Kaza oluyor.
Ölü var mı? Yaralanan var mı?
Kimsenin umurunda değil.
Hareketlenen kalabalık daha da ileriye gidip, kendini gösterme derdinde.
Anlamakta zorluk çektiğim sahne bu.
Protesto ediyoruz.
Neyi?
Askerlerimizin şehit düşmesini...
Peki, neden biz bir başkasının canına sebep olacak hareketlerde bulunuyoruz.
Bu yürüyüşten, bağırıştan kasıt gencecik insanların şehit düşmesi değil mi?
Ancak bir başka canın gitmesine biz sebep olursak ne olur?
Sebebimiz belli: İçimiz acıyor.
Ancak, millet olarak sevincimizi, hüznümüzü hep tek başımıza yaşıyoruz. Hiç kimseyi düşünmeden, başkası zarar görür mü diye dikkat etmeden.
Askerler bizim olduğu kadar, diğer insanlar da bizim, bu vatan da bizim.
Bu hayat ve bu dünya...
Hepsi bizlerin.
Birçok yer tahrip ediliyor.
Kimin için?
Bu vatan evlâtları için.
Yıktığımız, kırıp döktüğümüz kimin vatanı.
Başkasının mı?
Acımızı gösterirken, başka acılar meydana getirmek, sözlerimizle ters düşmek demektir.
Bir taraftan yıkılmışlığa, acıya, yanlışa, zulme “hayır” diyerek karşı olduğumuzu gösterirken…
Diğer tarafta aynı zulmü biz yapıyoruz. İtişip kakışmadan insanlar eziliyor. Çocuklar yıpranıyor.
Elimizden geldiğince müsbet harekete kanalize edelim birbirimizi.
Ve en önemli silâhımız, evlerimizde otururken duâ etmek.
Rabbim bütün askerlerimizi korusun.
24.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|