İ’la-yı Kelimetullah (Allah’ın dinine, İslâm medeniyetine hizmet); birbiriyle uğraşmak ve cedelleşmekle değil; ekonomik güç, ilimde terakkî ile mümkün. Bunlar da ancak ihlâs ile elde edilir. Zira;
“Bu dünyada, özelikle âhirete yönelik hizmetlerde en mühim bir esas, ihlâstır. En büyük bir kuvvet, ihlastır. En makbul bir şefaatçi, ihlâstır. En metin bir istinat noktası, ihlâstır. En kısa hakikat yolu, ihlastır. En makbul manevî bir duâ, ihlastır. Maksatlara ulaşmada en kerâmetli (harika) vesile, ihlastır. En yüksek bir haslet, ihlâstır. En safi kulluk, ihlastır.”1
Unutmayalım ki, bütün duygu ve hasletlerimiz potansiyel bir enerji kaynağıdır. Onları, düşünce ve imanımızla harekete geçirebilir, yükseltebilir, yönlendirebiliriz. Çünkü ruhî olgunluk neticesinde duygu ve duyularının enerjisini kontrol edebilme mahareti gösteren evliyanın kerâmeti (olağanüstü, harika hali) olduğu gibi, halis niyetin ve samimiyetin, ihlâsın dahi kerâmeti vardır.2
Düşüncemizi bilek, kol, pazu, omuz, el ve ayağımıza odaklaştırdığımızda o uzvumuz normalin üstünde bir güç kazanmaz mı? İhlasımızın gücünü de bu metotla yükseltip faaliyet ve hareketlerimize yansıtırsak harika işler başarırız.
İhlâs, diğer duygularımız gibi şarj edilebilen bir enerji kaynağıdır. Bedenimiz elektrik ve sair enerji türleri, ruh ve düşüncelerimizle de duygu üretiriz. Bu duygularımızı samimiyet, dürüstlük, doğruluk ve içtenlikle birleştirirsek, ihlasın gücü ortaya çıkar. İmanımız ve samimiyet derecemiz ne kadar yüksek ise, ihlasımız da o nispette güçlü olur.
İhlasla işine sarılan, harika sonuçlar alır. Anne babaların yüksek şefkat ve fedakârlıkları3 ve olağanüstü enerjileri, dayanma ve savunma güçleri, ihlas gücünün delilidir. Onlar, yavruları için gösterdikleri fedakârlık karşısında maddî çıkar veya nefis hesabına ne kazanıyorlar? Hiçbir şey! Hatta hesapsız maddî kayıplar, nefsî lezzetlerden mahrum kalıyorlar.
Şu halde, onca fedakârlıklara katlanacak güç/kuvvet/enerjiyi kazandıran şey nedir? Hiç şüphesiz ki, ihlâslı şefkatleridir... Korkak tavuğun yavrularını korumak için köpeğe, tilkiye saldırmasındaki güç de ihlâsa dayanır. Maddî güç ve imkândan mahrum bir avuç sahabinin (Peygamberimizin arkadaşlarının), insan hak, hürriyet ve adaleti hâkim kılması; Bediüzzaman’ın dünya çapında eserler ortaya koyması; Edison gibi kâşiflerin harika buluşlar yapması, ısrarlı ve halis samimiyetin/ihlâsın sonucudur.
İhlâsta, işin büyüğüne küçüğüne değil, fonksiyonuna bakmak gerekir. Bir civata veya çivi küçüktür, ama çark kadar önemli vazifeler görmektedir. Sonuç itibarıyla bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir kumandanı, bir kumandan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır...
Bu sırra binaen ihlas, zerreyi yıldız yapar, denmiştir. Çünkü vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Sonuç, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaksa, ihlasla yapılan küçük bir şey, büyüktür.4 Yani hazinesi dolu padişah, fakir insanların getirdiği hediyenin değerine bakmaz, samimiyet ve bağlılığına bakar.
Bediüzzaman, ihlasın müthiş gücünün sırrını şöyle tasvir eder:
“Üç elif ittihat etmezse (bir araya gelmezse) üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihat etse yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer kardeşlik sırrı ve ve maksatta birlik ve görevde beraberlik ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakiki sırr-ı ihlas ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuât-ı tarihiye şahadet ediyor.
“Bu sırrın sırrı şudur ki: Hakiki, samimî bir ittifakta her bir fert, sair kardeşlerinin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakiki müttehit adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.”5
Öyle ise, herşeyde olduğu gibi, müessesenin güçlenmesi veya gazete tirajı için de, ihlasa öncelik vermeli. Çünkü, en büyük güç ihlâstır. Gerisi lâf u güzaftır…
Dipnotlar: 1- Lem’alar, s. 163.; 2- Barla Lâhikası, s. 15.; 3- Lem’alar, s. 201.; 4- Age., s. 159.; 5-Age., s. 165.
24.10.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|