“Habersiz Buluşma” Sakıp Sabancı Müzesinde 1 Kasım’da sona erecek olan serginin adı. Gazetelerde sergi ile ilgili haberleri okuduğumda “İşte kaçırmamam gereken bir sergi daha!” diye düşünüp fırsat kolluyordum. Temennim makbul duâ hükmüne geçmiş olmalı ki, beklediğim fırsatı yakaladım ve güneşli bir İstanbul sabahında yola çıktım. Şehitlerimiz için düzenlenen toplu yürüyüşler trafik akışını değiştirdiğinden epeyce bir gecikmeyle müzeye vasıl oldum. Ama izlenimlerim bu çileli yolculuğa değdi.
Öyle ya, Uğur Derman Hoca ve yedi kuşak İstanbullu emekli edebiyat öğretmeni olan Mualla Öner Hanımefendi eşliğinde sergi ziyaret etmek doğrusu her kula nasib olmaz!
Eserler “Evrensel bir lisan olarak
oyutluk” çerçevesinde seçilmiş.
Serginin girişindeki alanda Rahmetli Sabancı plazma ekrandan müzede yer alan koleksiyonları hakkında bilgi veriyor. “İnsanlar bir gün fanidir gider. Malları varisleri arasında paylaştırılır. Ama koleksiyonların paylaşılmaması gerekir. O yüzden tüm koleksiyonlarımı Sabancı Üniversitesine bıraktım” sözleri bana ne kadar da ibretli geliyor…
Sabancı’nın koleksiyonu Berlin, New York ve Paris’ gezmiş. Hatta Paris Louvre Müzesinde sergi akabinde hat ve resim eserleri bir dönem ders olarak etüd edilip değerlendirilmiş sanat öğrencilerince…
Hüsn-ü hat aşıkları…
Sergiyi gezerken kulaklarımın pasını silen tertemiz İstanbul şivesiyle hat eserlerini değerlendiren, âyet ve hadisler hakkında yanındaki beyefendiyle mütalâalarda bulunan ak saçlı hanımefendi dikkatimi çekiyor. Birkaç kişiden oluşan bu küçük gruptaki bilgiler beni mıknatıs gibi cezb ediyor. Hat eserlerinin yanında sûre ve âyetlerin açılımları da verilmediği için bulmaca çözer gibi uğraşıp durduğumdan hemen yanlarına yaklaşıyor, bilgilerinden istifade etmeye çalışıyorum. İşte Prof. Dr. Uğur Derman ve Mualla Öner… Hüsn-ü hat aşıkları…
“Elleri nurlar içinde kalsın!”
Mualla Hanım’ın hat eserlerini yorumladıktan sonra yaptığı duâ bu. Hafız Osman’ın, Şeyh Hamdullah’ın, Kadıasker Mustafa İzzet’in hat eserleri, Mustafa Rakım Efendi’nin tuğraları, hüsn-ü hatları… Fatih’te adına bir ilköğretim okulu olan ve türbesi de yine aynı semtte yer alan Mustafa Rakım Efendi’nin eserleri meğer dünya başşehirlerini dolaşmış… Hat san'atının en büyük isimlerinden olan Hattat Rakım (1758-1826) padişaha yaptığı tuğralarıyla da meşhur. Hattatların dünyasında padişaha has tuğralar yapmak çok önemli bir vazife.
Vav harfi
Mualla Hanıma hat san'atında sıkça kullanılan bu harfin hikmetini soruyorum. İşte aldığım cevap:
“Ebced hesabına göre bu harf 6 rakamına tekabül eder. Bulunduğumuz mekânlarda ön, arka, alt, üst, sağ, sol olmak üzere 6 cephe vardır. Bakara Sûresi, 115. âyet Allah’ın her yeri kuşattığını ifade eder: “Doğu da Batı da Allah’ındır; bütün yeryüzü sizin için bir mesciddir. Her nerede Kıbleye yönelirseniz Allah’ın rızası oradadır.”
“Semazenlerin devamlı dönmesi de Allah’ın her yerde olduğunu sembolize eder” diyor.
“Bir de ‘çifte vav’ vardır” diye de ekliyor. “İki tane 6 yan yana gelince 66 eder. Allah lâfzının ebced hesabıyla karşılığı da 66’dır. Çifte vav, aynı zamanda ebcet hesabıyla Allah demektir….”
“Osmanlıda yeniçerilerin oklarının uzunluğu da 66 dikkate alınarak ayarlanmıştır. Okmeydanı’nda, Nişantaşı’ndaki okçular için hazırlanmış hedef taşlarının boyu da 66 dikkate alınarak yapılmıştır.”
Onu dinlerken “Her şey matematikle ne kadar da iç içe! Batının çağdaş eserleri 15. yüzyılda yapılan eserlerin yanında okula yeni başlayan çocukların çizimlerine benziyor ” diye düşünüyorum. Köklerimle, ecdadımla gurur duyuyorum…
Mualla Hoca, Pazar günü yapılacak olan “Hüsnü Hat” sempozyumundan bahsedip “Gelirsin” diyor ve gülümseyerek ekliyor:
“Hak tecelli eyleyince her işi asan eder
Halk eder esbabın bir lâhzada ihsan eder”
28.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|