Hafta içinde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’dan bir mektup aldık. Okuyucularımızla paylaşıyoruz:
***
Ekonomik ve Sosyal Konseyin sivil kanadını oluşturan 7 sivil toplum örgütü olarak aldığımız prensip kararı çerçevesinde, çağdaş bir anayasa değişikliğinin sağlanması amacıyla bir eylem planı çerçevesinde çeşitli aktiviteler yürütmeyi kararlaştırmış ve buna ilişkin görüşlerimizi 25 Eylül 2007 tarihinde ortak açıklamayla kamuoyu ile paylaşmıştık.
Söz konusu ortak açıklamamızda, hükümetin sür’atle Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantıya çağırmasının ve anayasa değişikliğini Konseyin gündemine getirmesinin önemine değinmiş, böylece farklı toplum kesimlerinin duyarlılıklarını dikkate alacak bir ortam oluşturularak, yapılacak değişikliklerin toplumsal uzlaşı halinde yapılmasının, sosyal dengelerin sağlanması açısından faydalı olacağına inancımızı belirtmiştik.
28 Eylül 2007 tarihli, “İtidale dönüş” başlıklı yazınızda, ülkemizin aydınlık geleceğinin hazırlanması yolunda anayasamızda yapılmasını önerdiğimiz değişiklik ve öncelikleri kamuoyunun gündemine taşıma gayretlerimizin, tarafınızdan da değerlendirilmesi ve takdir edilmesi bizleri mutlu etmiştir.
Anayasanın, bütün toplum kesimlerinin mutabakatını temsil eden toplumsal bir sözleşme olduğu gerçeğinden hareketle, başta TBMM olmak üzere tüm siyasî partileri, üniversiteleri, meslek kuruluşlarını, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını, medyayı çağdaş bir anayasaya katkı vermeleri için yaptığımız çağrıyı bu vesileyle bir kez daha tekrarlamak istiyorum.
Göstermiş olduğunuz ilgi ve düşüncelerinizi kamuoyu ile paylaşarak bizlere verdiğiniz destek ve motivasyon için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
***
Necat Cenker isimli bir okuyucu ise, şöyle bir mesaj göndermiş:
“20.10.2007 tarihli Yeni Asya gazetesinde, yazınızdaki aşağıdaki cümle dikkatimi çekti:
‘Yarın sandıkta kullanacağımız oylarla, bir bakıma bu yarım asırlık hesabı da görmüş olacağız.’
“Ben, bahsettiğiniz dönemi yaşamadım ve neler olduğunu da bilmiyorum. Gerçekten çok incinmiş insanlar olabilir.
“Ancak ‘hesap görmek’ beni ürküttü.
“Birlik ve beraberliğe herzamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, ‘birbirimizden hesap sorma’ya kalkmak bana mantıklı gelmiyor. Selâm ve sevgilerimle.”
Biz de kendisine selâm ve sevgilerimizi ifade ettikten sonra, sözünü ettiğimiz “hesap görme”nin tamamen demokratik zeminde, hukuk kuralları çerçevesinde, kansız, kavgasız ve barışçı yollarla gerçekleşmesi gerektiği noktasındaki kanaatimizi dile getirmek isteriz.
Türkiye’de vaktiyle irtikâb edilen dehşetli zulüm ve haksızlıkların çoğunun hesabı bu şekilde görülmüştür. Henüz hesabı görülmeyenler ise ya kaderle tayin edilen zamanını, ya da asıl hesap yeri olan mahşer gününü bekliyor..
28.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|