Terörü, Türkiye’ye karşı açılmış sinsi savaşın en tahripkâr âleti olarak kullanma niyetini ele veren son gelişmeler, 21 Ekim referandumu gibi demokrasimiz açısından son derece önem taşıyan bir hadiseyi dahi maalesef perdeledi.
Ama farklı bir açıdan bakıldığında, tam da o gün gündeme düşen Dağlıca saldırısı ve 12 yeni şehit haberi bile, seçmenlerin yüzde 67’sini sandığa giderek oy kullanmaktan alıkoyamadı.
Terörün referandumu geri plana itmesi konjonktürel ve geçici bir durum. Ama referandumun yapılması ve sandıktan yüzde 70 “evet” neticesinin çıkması, demokrasimizin biraz daha kökleşip sağlamlaşması yönünde atılan çok önemli bir adım olması cihetiyle kısa ve uzun vadede Türkiye’nin önünü açacak bir hamle.
Bu sonucun, süreçteki her türlü olumsuzluğa rağmen alınmış olması, ayrı bir anlam taşıyor.
Herşeyden önce, son dört güne kadar, 21 Ekim günü referandum yapılıp yapılmayacağı dahi belli değildi. Sebebi ise, pakette yer alan ve 11. cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören maddelerin son anda metinden çıkarılması sebebiyle oluşan belirsizlikti.
Bu belirsizliği görüşmek için 17 Ekim’de toplanan YSK’nın “devam” kararını 5’e 6 gibi çok kritik bir dengeyle alması bile, durumun ciddiyetini gösteren başlı başına bir işaretti.
Eğer aynı denge “Referandum ertelensin” yönünde oluşmuş olsaydı, 21 Ekim günü sandığa gidemeyecektik.
İşin bu derece kritik bir noktaya gelmesinde, iktidar partisinin son âna kadar meseleyi ciddîye almayan kayıtsız tavrının büyük rolü oldu.
Gül’ün Meclis tarafından 11. cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra tartışma doğuracağı ve sıkıntı getireceği baştan belli olan geçici maddeler, gümrüklerde oy kullanımı başlamadan önce kaldırılsaydı bu durum yaşanmayacaktı.
Ve şimdi, referandum yapılıp bittikten sonra dahi kimilerince seslendirilen usulsüzlük iddiaları ve referandumu Anayasa Mahkemesine iptal ettirme girişimleri gündeme gelmeyecekti.
Sonuçta, iktidar partisinin anlaşılmaz tavrı sebebiyle ortaya çıkan belirsizlik, bir kısım muhalefet çevreleri ve medyanın bir kesimi tarafından istismar edilerek, halka “Sandığa gitmeyin“ ya da “Hayır” deyin çağrıları yapıldı.
Ülkede zaten sandığa gidip oy kullanma havası yoktu. Bu çağrılar iyice havayı bulandırdı.
11. cumhurbaşkanı seçiminin yeni sonuçlanmış ve 12.’nin seçimine daha yedi sene var olması da sandığa gitme isteksizliğini besledi.
Üstüne üstlük, son üç haftada gerçekleşen ve sonuncusu tam da referandum gününün sabahında duyurulan terör saldırıları işin tuzu biberi oldu. Halkın psikolojisi tümden sarsıldı.
İşte bütün bunlara rağmen katılımın da, evet oylarının da beklentilerin çok üstüne çıkması son derece önemli ve anlamlı. Böylece halk, “herşeye rağmen daha güçlü ve gelişmiş bir demokrasi” mesajını vurgulu bir dille ifade etti.
Bu mesajın önem ve değerini ne kadar vurgulasak az. Sadece bir kısmını sırayabildiğimiz olumsuzluklara rağmen çıkması ise, bu sonucun değerini daha da arttırıyor ve bu mesajla hem teröre, hem de diğer bilumum gündem saptırma girişimlerine ve lâkaydlıklara en güzel cevap verilmiş oluyor. Milletimize hayırlı olsun.
25.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|