İstanbul, dün başlayan ve 27 Ekim 2007 tarihine kadar devam edecek önemli bir toplantıya ev sahipliği yapıyor. İslâmî İlimler Araştırma Vakfı (İSAV) ve Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezince (TASAM) Grand Cevahir Otelinde düzenlenen ‘’İslâm Ülkelerinde Eğitim Kongresi’’ derin bir yara olan eğitim konusuna neşter atmayı hedefliyor.
Eğitim her ülke için önemli, hele hele İslâm ülkeleri için çok çok önemli. Malûm, Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm), ilmi teşvik için; “İlim Çin’de bile olsa gidiniz alınız” demiş, Kur’ân-ı Kerim de “Oku!” ile nazil olmaya başlamıştır. İlme, okumaya ve öğrenmeye bu kadar önem veren bir dinin mensuplarının, ‘cahil’ kalması kadar derin bir çelişki olabilir mi?
İstanbul’da devam eden ‘’İslâm Ülkelerinde Eğitim Kongresi’’ndeki ilk gün, ‘cehalet’ konusu gündemi meşgul etti. Gerek İSAV Başkanı Prof. Dr. Ali Özek ve gerekse Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik aynı konuya temas etti. Özek, “İslâm dünyasının en büyük problemi cehalettir” derken, Çelik de; ‘’İslâm dünyasının temel problemi, cahillik, fukaralık ve bunun sonucu ortaya çıkan ihtilaflardır’’ diye konuştu.
Kongrede söz alan diğer konuşmacılar da bu minval üzerine sözler söyledi. Dile getirilen bu tesbitlere itiraz eden olur mu? Az çok, eğitim konusuyla ilgilenen herkes bu konuda hemfikirdir. Asıl önemli olan da bu ‘cehalet’le nasıl mücadele edileceğidir. Aslında bu konuda da ihtilâf olmaması lâzım, ancak işin içine ‘din’ girdiğinde nedense bazıları itiraz seslerini yükseltiyor.
Tabiî İslâm dünyasının en büyük derdi olan cehalet konusunda çare bulmak için bir kongre toplamak yeterli olmaz. İmkân ve fırsat olsa da her yıl, her ay benzer toplantılar yapılsa. Ya da bu toplantılarda dile getirilen çözümler ve çareler uygulama imkânı bulabilse.
Devam eden toplantıda muhtemelen çok güzel çözüm teklifleri dile getirilecek. Ancak bunların kaçı uygulama imkânı bulabilecek? Önemli olan, dile getirilen tekliflerin uygulanma imkânı bulması.
Toplantının ilk gününde bir konu daha dikkatimizi çekti: Konuşmacılar, kız-erkek ayırımı yapmadan herkesin eğitimden eşit olarak istifade etmesi gereği hususuna işaret ettiler. Ancak bilhassa Türkiye şartlarında kız çocuklarının eğitimlerinin önündeki en ciddî engel olarak duran ‘başörtüsü yasağı’ konusundan hiç söz eden olmadı. Yoksa, kanunsuz bir şekilde uygulanmaya devam eden başartüsü yasağı, eğitim sistemimizin önünde çiddî bir engel değil mi? Aynı şekilde, çocuklarımızın Kur’ân öğrenmelerinin önündeki ‘yaş sınırı’ da bir problem değil mi? İnkâr edilse ve görmezden gelinse de ‘karma eğitim’ de okullaşma oranının az olmasında önemli bir engeldir.
Bugün itibarıyla “karma eğitime karşı çıkanlar”a “gerici” diyenler olabilir. Fakat, bugün bile bilhassa Anadolu’da kız çocuklarını okullara göndermeyen anne-babaların gerekçesi budur. “Benim kızım büyüdü, yabancı erkeklerle aynı sırada, sınıfta bulunmasına razı değilim” diyenler yok mu? “Bu çağda bu kafa olur mu?” demeden önce; eğitim sisteminin önündeki ciddî engelleri bertaraf edelim.
“Uygar dünya” bile bu yolu tercih etme noktasında ‘sinyal’ler vermiyor mu?
25.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|