Aile huzuruyla ilgili bir konferansta dinlemiştim. Hatip hiç unutamadığım şöyle ilginç bir tesbitte bulundu: “Eğer eşler huzurlu bir aile hayatı istiyorlarsa herbir fert, ‘Ben ailemi mutlaka mutlu etmeliyim’ duygusuyla hareket etmeli. O zaman mutluluğu yakalamak mesele olmaz.”
Siz müzmin bir derde yakalanmışsanız, doktor doktor dolaşır, en uzmanlarını bulur, derdinize çare arar ve çaresi olan bir dertse mutlaka ilacını da bulur, kullanır, hastalıktan kurtulursunuz.
Eğer bugün terör büyük bir aile olan ülkenin en önemli derdi, en büyük problemi ise bunun tedavisi de elbet mümkün. Öncelikle tedavinin gerekliliğine içtenlikle, samimiyetle inanmak gerekir. Gerisi kolaylaşır. Bu işten anlayan, bilen insanlar bulunur, istişare edilir, fikirleri alınır, sonra da tedaviye geçilir.
Uzmanlar size önce hastalığın sebeplerini söyler, “Şunlardan şunlardan uzak kalmalı, şunları şunları da yapmalısınız” diye bir reçete sunarlar.
İnsanı kötü, zararlı alışkanlıklardan, özellikle terörden kurtarma, insanı insan yapma; insanca, medenice yaşatma, daha açıkçası huzurlu bir toplum kurma hedef olunca, öncelikle bu hususta başarılı olmuş insanlara bakmalısınız. Ne yapmışlar da bunun üstesinden gelmişler?
Temelinde eğitimin bulunduğunu görürsünüz. Canavar ruhlu insanları karıncayı dahi incitmekten çekinir hâle getiren bu eğitimde insana insanca yaklaşılır. Sevgi ve şefkat vardır orada. Elden tutma, ihtiyaçlarına cevap verme vardır orada. Kenetleşme, yardımlaşma, dayanışma, tekvücut olma vardır orada.
Sevgi ve şefkatin önemini pedogoglar, psikologlar, sosyologlar hep söyleyip durmuyorlar mı?
“Sevgi insanlığın kanunudur” diyor Gandi. Seven de, sevilen de mutlu olur.
Şefkat de çok önemli. “Şefkat öyle bir dildir ki sağırlar da işitebilir, körler de okuyabilir” denilmiştir.
En huysuz, en haylaz çocukların dahi sevgi ve şefkatle yola geldikleri düşünülürse, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerimizde sevgi ve şefkate dayalı eğitime ağırlık vererek nesilleri vatanını, milletini seven, sayan insanlar olarak yetiştiremez miyiz? Böyle bir eğitim, anarşi ve terör üretmez. Bölge insanı da kendini ayrı değil, birbirlerini tamamlayan bir bütünün parçası olarak görürler.
Bunun yanında iş ve aş imkânı bulan, karnı tok, sırtı pek gençler ekmek yedikleri eli ısırmayacak, terörün tuzağına düşmeyeceklerdir.
Demek kalıcı çözüm, sevgi ve şefkate dayalı eğitim ve ekonomik kalkınma.
Terörün kökü başka nasıl kurutulabilir?
25.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|