22 Ekim 2007 Pazar günü gerçekleştirilen referandum, kanlı terör saldırısının gölgesinde kaldı. Kanlı terör örgütünün Hakkari’de gerçekleştirdiği saldırıda 12 askerimiz şehit oldu. Bu vesile ile şehitlerimize Allah’tan bir defa daha rahmet dilerken, ailelerine ve yakınlarına da sabr-ı cemîl niyaz ediyoruz.
Bir önceki terör saldırısından sonra konuşan hükümet yetkilileri, özetle; “Sözün bittiği yerdeyiz, terörü önlemek için artık ‘söz’ değil, ‘icraat’ yapacağız, icraat bekliyoruz” anlamında ifadeler kullanmışlardı. Aradan geçen kısa sürede, terörün azdığı görüldü.
Çeyrek asrı aşan terörle mücadelede nelerin yapıldığı, nelerin eksik bırakıldığı ciddî anlamda masaya konulmalıdır. Bu muhasebe yapılamadığı sürece, terörün kökünün kazınamayacağı anlaşılıyor.
Tekrar ifade edelim ki, terörle mücadele hem uzun süren, hem de çok zor bir mücadeledir. Zaten ‘kolay’ olsa her ülke bu mücadeleyi kısa sürede neticeye bağlayabilirdi. Ancak mücadelenin ‘zor’ olması, terörün hiç önlenemeyeceği, ömür boyu kan akacağı, bunun da ‘normal’ olduğu anlamına gelmez. Türkiye’yi idare edenlere düşen görev, bu zor vazifeyi en uygun şekilde yerine getirmektir. Vatandaşın beklentisi ve umudu budur.
Kanlı terör saldırılarını yorumlayan ‘uzman’lar o kadar farklı yorumlar yapıyor ki, konu; anlaşılması yerine daha fazla anlaşılmaz hale geliyor. Vatan evlâtlarının şehit edilmeleri sonrasında vatandaşın galeyana geldiği, hemen her şehirde ‘teröre karşı yürüyüş’ler düzenlendiği de görülüyor. Toplumun teröre tepki göstermesi elbette gereklidir, ancak bu konuda da dengeli ve tedbirli olmak gerekir. Hedefini ve maksadını şaşıran tepkiler, neticede yeni terör dalgalarına kaynaklık edebilir. Başta cumhurbaşkanı olmak üzere, Türkiye’yi idare edenlerin; halkı bu noktada uyarmaları, bunu yaparken de ‘kılı kırk yarmaları’ beklenir.
Elbette siyasî partilere de büyük görevler düşüyor. “Bu kargaşadan ne kadar oy devşiririm” şeklindeki bir yaklaşım, ne böyle düşünen partilere, ne de Türkiye’ye bir fayda sağlamaz. Geçmişte yaşanan hadiselerden bu noktada da ibret ve ders almak lâzım. “Birinin hatasıyla, başkası, anne-babası, kardeşleri, hemşehrileri mes’ul olmaz” prensibi asıl bu günlerde akılda tutulmalıdır. Zaten terörün yaptığı da ‘birileri’ne kızıp, başka ‘birilerini’ katletmek değil midir?
Alevlenen terörün, Türkiye’nin başına yeni gaileler, belâlar ve tuzaklar kurmak isteyenlerin planları olduğu hiçbir zaman unutulmamalı.
Pazar günkü referanduma yeteri kadar ilgi gösterilmemiş olması da, artan terör ve son günlerde yapılan yorumların sonucudur. Yapılıp yapılmayacağı bile son haftada kesinleşen referanduma katılım nisbetinin düşük olmasına şaşmamak lâzım. Buna rağmen neticenin ‘evet’ olması, İnşallah hayırlı neticelere sebep olur. Referandumun neticesini gölgelemek için daha ilk günden tartışmalar başlatıldı. Huzur içinde kalkınmayı Türkiye için ‘lüks’ bulan anlayış, bu referandumun neticesini de görmezden gelme eğiliminde. Ama ne olursa olsun, suların tersine akamayacağı bir defa daha görüldü.
Terörün ‘çıkmaz sokak’ olduğunu, teröristlerin ve onların destekçilerinin de görmesini temennî ediyoruz.
23.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|