Kanlı saldırılar öyle bir zamana denk getirildi ki, olanı biteni şüpheyle karşılamamak elde değil.
Evet, zamanlama son derece önemlidir.
Zamanlamaya bakınca, şiddetlendirilen saldırıların, 21 Ekim referandumunu gölgelemesi, sınır ötesi harekâtı çabuklaştırması, yeni anayasa çalışmalarını rölantiye kaydırması ve halkı galeyana getirmesi gibi, taktik ve stratejik hedefleri olduğu açıkça görülüyor.
Dolayısıyla, saldırıyı yapanlar ve teröristleri azmettirenler her kim olursa olsun, asıl maksadın sadece "kan dökmek"le sınırlı olmadığı kendiliğinden anlaşılmış oluyor.
* * *
Gariptir ki, bir an evvel sınır ötesi harekâtın başlamasını isteyenlerin ekserisi, aynı zamanda referandumun yapılmasına karşı çıkanlardır.
Bunlar, referandumu durdurmaya, yahut rayından saptırmaya güç yetiremeyince, bu kez dönüp vargücüyle "hayır" oylarının artması için çalıştılar.
Şükür ki, buna da güçleri yetmedi ve "evet" oyları "hayır" oylarını katladı. Netice, 31'e 69'la "evet" oldu.
Yine ne tuhaftır ki, hür iradeyi küçümseyen ve demokrasiden hazzetmeyen aynı kesimden bazıları, tuttu bu kez % 69 "evet" oylarını küçümsemeye, hatta bu referandumun iptali yönünde fikirler, temenniler serdetmeye başladı.
Onlara göre, % 67 civarındaki referanduma katılım oranı az imiş.
Samimiyetsizliğin, ciddiyetsizliğin bu kadarına pes doğrusu.
Hiç şüphe edilmesin ki, aynı katılım oranına göre, şayet "hayır" oyları % 51 dahi olsaydı, bu kimseler kar savurtturacak ve "evet"çilere, yani muhaliflerine dünyayı dar edeceklerdi. Tıpkı, 1961 ve 1982 referandumları esnasında yaptıkları gibi...
Gayet iyi biliyoruz ki, o tarihlerde onların dikte ettirdiği anayasaya red oyu verenler, âdeta "vatan hainleri" ile eşdeğer tutulmuşlardı.
* * *
Hiç kimse çıkıp da, 21 Ekim'de yapılan referandumun neticesini küçük görmeye ve mesajını gölgelemeye kalkışmasın.
Aksi halde, kendilerini küçültür ve tercihlerini gölgelemiş olurlar.
Zira, gerek zamanlama ve gerekse konjonktürel şartlar itibariyle bakıldığında, 21 Ekim referandumunun neticesi, çok büyük bir ehemmiyeti hâiz olduğu açıkça görülecektir. Meselâ:
Bir: Halkımız, ilk defa hür iradesiyle bir anayasa paketini oylamaktadır. 1961, 1982, hatta 1987 referandumu dahi, çok ağır baskı ve adâletsiz propaganda bombardımanı altında yapıldı.
İki: Demokrasi tarihimizde ilk defa, evet ilk defa olarak "hazır netice"si olmayan, yani uygulama (pratik) safhası hemen başlamayan bir seçim hadisesi yaşandı. Paketin içindeki bütün maddeler, ileri tarihlerde, yani yıllar sonra hayata geçirilecek. Meselâ, cumhurbaşkanlığı seçimi 7 yıl sonra, genel seçimler 4 yıl sonra yapılacak.
Dolayısıyla, uygulama süreci yıllar sonra başlayacak olan ve halihazırda seçmene hiçbir yansıması bulunmayan bir referanduma olan ilgi ve katılım oranı daha da düşük seviyede olabilirdi.
Netice itibariyle, yüzde 67 katılım ile yüzde 69 dokuz kabul iradesi, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, son derece dikkate değer bir tarihî hadisedir.
Üç: Referanduma iştirak için, kayda değer bir kampanya yapılmadı. Ne iktidar partisi, ne de diğer partilerden hiçbiri, normal seçim zamanlarında kendileri için gösterdikleri çabayı sarf etti...
Evet, siyasî partilerin ihtiyar ve iradesinden ziyade, hesapta olmayan şartları zorlamasıyla yapıldı bu referandum. Dolayısıyla, elde edilen başarılı sonucun herhangi bir partiye mal edilmesi asla doğru olmaz; ayrıca, nezakete de uymaz.
Dört: Referandum paketinde yer alan "Cumhurbaşkanını halk seçsin" maddesi, taşıdığı mânâ ve mahiyeti itibariyle de, fevkalâde bir ehemmiyet taşıyor. Halk, ilk defa böylesi bir tercihle karşı karşıya geldi.
İki şıklı (evet–hayır) bu tercihte hem büyük bir risk, hem de avantaj vardı. Hür irade, mevcut riski de avantaja çevirecek bir tercihte bulundu.
Demokrasimizin yüzüncü yılında (1908, II. Meşrûtiyet) alınan bu netice, vatana millete hayırlı, uğurlu olsun.
Hâsıl–ı kelâm: Bu vesileyle bir kez daha hatırla(t)malıyız ki, herşeyin bir "vakt–i merhûn"u vardır. O vakit geldiğinde, Cenâb–ı Hak, şartları hazırlar, hesapları ona göre döndürür ve gelişmelerin seyri içinde Kendi iradesini tecelli ettirir.
GÜNÜN TARİHİ 23 Ekim 1965
Demokratlar yeniden iktidarda
Darbeci bir cunta tarafından 27 Mayıs 1960'ta iktidardan uzaklaştırılan Demokratlar, 12 Ekim 1965'te yapılan genel seçimlerin ardından, yeniden tek başına iktidara geldi. 450 milletvekilliği için dört partinin yarıştığı seçimin sonuçları şu şekilde gerçekleşti:
Adalet Partisi : 240
C. Halk Partisi : 134
Millet Partisi : 31
Y. Türkiye Partisi : 19
Diğer partiler : 26
Seçimden sonra yeni hükümeti kuran Süleyman Demirel, aynı zamanda ilk kez Başbakan oldu.
Yeni başbakan, idam edilen DP lideri Adnan Menderes'in siyasetteki misyonunu üstlendiğini açıkladı.
23.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|