Hakkari Yüksekova Dağlıca’da kalabalık bir terörist grup tarafından 12 şehid ve on yedi yaralıyla sonuçlanan saldırı, Türkiye’yi sarstı. Aylardır tartışılan referandumu bile geri bıraktırdı.
Saldırının bir kuşatma olduğu ve halkı gâleyana getirmeyi amaçladığı ilk bakışta anlaşılıyor. Kamuoyunu öfke ve infiale sürükleyip provokasyonlara itmeyi hedeflediği açıkça sırıtıyor...
Şimdiye kadar “sınır ötesi askerî harekât”ın hararetli savunucuları bile, saldırının şekli ve zamanlamasının Türkiye’yi bataklığa çekme maksadını taşıdığını belirtiyorlar.
Başbakanın ilk tepkisinde, medyaya ajitatif değerlendirmelerden sakınılmasını söylemesi bunun ifâdesi.
Belli ki sözkonusu eylemler plânıp tek tek sahneye konuluyor.
Özetle, Irak’ı işgalle saplandığı bataklıktan çıkamayan ABD, anarşi ve terörle dağıttığı ve parçalanma eşiğine getirdiği Irak bataklığını Türkiye’ye ihâle etme peşinde. Bunun için evvelemirde Türkiye’yi bu bataklığın içine çekmek istiyor...
Erdoğan, “ajitasyon”a dikkat çekiyor; lâkin garip bir tazda bu kışkırtmanın nereden üflendiğine değinmiyor...
* * *
Oysa artık gün gibi âşikâr ki, Amerikan savcılarının ve resmî makamlarının itiraflarıyla, elinde Amerika’ya ait her türlü ağır ve hafif silâh bulunan terör örgütü, yalnız Kuzey Irak’tan değil, bizzat işgalcilerden destek görüyor.
PKK aracılığıyla Türkiye’ye karşı bir örtülü savaş yürütülüyorsa, bu savaşın muharriki, salt işgalcilerin işbirlikçisi ve kuklası olan Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim değil. Hele Amerikan karargâhlarıyla Cumhurbaşkanlığından Başbakanlığa kadar en üst mercilerin ofislerinin bulunduğu koruma altındaki “yeşil hattı” dahi koruyamayan ve kendi güvenliğini sağlamakta âciz kalan merkezî Irak hükûmeti hiç değil...
Asıl ajitasyon, peşmergeleri kullanan ve yüzbinlerce coniyle, büyük bir işgal gücüyle Irak’ı güdümüne alan ağababalarıdır. Bunu artık herkes biliyor. Kısacası, terörü himâye edip Türkiye’nin üzerine salan asıl mihraklar meydanda...
Ne var ki Başbakan da, hükûmet sözcüleri de hâlâ bundan tecâhül-ü ârif ediyor...
Gerçek şu ki zâhiren karşı çıkmasına rağmen ABD, Türkiye’nin Irak’a girmesini istiyor. Bütün senaryolar bu plân üzerine kurulu. “Kısmî operasyon”a yeşil ışık yakması da bunu gösteriyor.
Bu projeye göre, Türkiye kamuoyu provokasyonlarla ajite edilerek, çıkarılan “tezkere” üzerinden Irak’a girmeye tahrik edilecek...
Bizzat Başbakan’ın ifâdesiyle daha sınır içinde binlerce terörist dururken, son saldırıyı yapan teröristlerin Amerikan uydu sisteminin referansıyla “Irak’tan sızdıkları”nın özellikle vurgulanması bunun için.
Ancak her defasında itidali öneren hükûmet, bu kez ne yazık ki bu ajiteye hazır hale geldiğinin işâretlerini veriyor. İşin garibi, Bahçeli ve Baykal da, Meclis’in verdiği yetkinin derhal Irak’a girmek olduğunu ileri sürerek hükûmeti zorluyorlar.
Bu açıdan Başbakan’ın bir yandan, “ajitatif değerlendirmeler”den ve rastgele “suçlu” arama gayretinden kaçınılmasını söyleyip, diğer yandan “sınırötesi harekâtı” önceleyen ve ”tezkere bugünler için çıkarıldı, gereken bedeli ödemeye hazırız” demeci, çelişkinin ötesinde büyük bir tehlike taşıyor. Bu ajiteye gelindiğinin sinyali gibi görünüyor.
Keza Adalet Bakanı Şahin’in, saldırının duyulduğu sıcak saatlerde Meclis’in tezkere ile hükûmete verdiği yetkinin titizlikle yerine getirileceğini kaydetmesi, gittikçe oyuna gelindiğinin tezâhürü oluyor...
* * *
Bu arada Barzani ve Talabani, bu ateşin üzerine benzin döküyorlar.
Hâlâ terör örgütünü suçlamayan Talabani, “Irak Cumhurbaşkanı” sıfatıyla, PKK için “Onlar kendi bölgelerinde, yetki alanımızda değil” diye örtülü savunuyor. Barzani, PKK’yi terör örgütü olarak görmediğini ve Türkiye’nin girmesi halinde Amerika’yı takmayarak karşılık vereceklerini bildiriyor.
Bush ise, bölgede yegâne işgal işbirlikçileri olarak palazlandırdırıp Bağdat’tan kopardığı emrindeki Kuzey Irak yönetimine, dilinin ucuyla “PKK’ye karşı harekete geçin” diyor. Dışişleri Bakanı Rice ise, Erdoğan’dan “birkaç günlük süre” istiyor...
Peki, Kuzey Irak yönetimi, Bush’u dinleyecek mi? Daha önce Ankara’nın istediği 150 terör örgütü elebaşını teslim ettirmeyen Amerikan yönetimi, bunu nasıl sağlayacak? Dahası, bunda ne kadar samîmî?
Sonra, terör örgütü, Irak’ın yetki alanında değilse kimin yetki alanında? Talabani bununla ne demek istiyor?
Anlaşılan göz göre göre Türkiye bir savaş tuzağının içine itiliyor...
Halbuki, “münâfıkları Müslümanlara musallat eden ecnebi zâlimlerin, milyonlarca mâsumların kanıyla yoğrulmuş kuvvet ve kılınçlarından bir fayda gelmediği” tarihin tespitiyle ortada..... (Lem’alar, 155, Kastamonu Lâhikası, 161)
Türkiye, ajitasyona gelmemeli...
23.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|