Allah dostlarından Seriyyü’s-Sakatî, bir birgün mezarlığa uğradığında Behlül Dânâ’ya rastlar. Behlül Dânâ, veli ve bilge bir kimsedir. Bir mezara ayaklarını sarkıtmış, toprakla oynamakta. “Hayrola Behlül!” der Seriyyü’s-Sakatî. “Ne yapıyorsun böyle?”
“Beni rahatsız etmeyen, bana eziyet etmeyenlerle birlikteyim şu anda. Gıybetimi de yapmazlar onlar benim.”
“Durum hiç de iç açıcı değil Behlül. Ekmek o kadar pahalandı ki!” diye meseleyi değiştirmek ister Seriyyü’s-Sakatî
“Hiç umurumda değil, aldırmam” diye karşılık verir Behlül. Güvencesi vardır onun. Devam eder: “Rızkımı veren Allah. Vaad etmiş, mutlaka rızkımı verir. Bana düşen Onun emirleri istikametinde ömür sürmek, çalışmak. Sebeplere sarılıp sonucu Allah’a bırakmak.”1
İman ve tevekkülün gereği de bu değil midir?
Rabbimiz buyurur ki: “Cinleri ve insanları ancak Bana îman ve ibadet etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum; Beni doyurmalarını da istemiyorum.”2
Bu âyet açıkça gösteriyor ki rızkı vermek Allah’a mahsustur. Kula düşen “Ne yapalım, rızkım için çalışıyorum” diyerek ibadetten kopmamaktır. Çünkü insan, ibadet için yaratılmıştır. Allah’ın emirleri çerçevesinde rızka çalışmak da bir ibadettir.
İşte Behlül’ü, fiyatlar artsa da gama, kedere atmayan Allah’a olan güveniydi. Allah, şu veya bu şekilde, yarattığı mahlûkun rızkını mutlaka verir. Bunun için insan tevekkülle, üzerine düşenleri yaparak elini oynatsa, biraz çalışsa yeterli. Telâşlanmaya, hırs göstermeye gerek yok. “Nasıl olsa çoluk çocuğumun rızkı için çalışıyorum” diyerek de ibadetini terk edemez. Namazını kıldığında çalışması da ibadet hükmüne geçer.
Resûl-i Ekrem (asm) bir sabah vakti Ashabıyla birlikte otururlarken, güçlü kuvvetli bir gencin oradan geçtiğini gördüler. Sahabe, “Keşke” dediler, “Bu delikanlı gücünü, kuvvetini Allah yolunda harcasaydı.” Allah Resûlü (asm), “Eğer o delikanlı dilencilikten, insanların eli ve avucundakine göz dikmekten kurtulmak için yola çıkmışsa Allah yolundadır. Yaşlı anne babası ve zayıf yavrularının rızkını kazanmak için yola çıkmışsa yine Allah yolundadır. Eğer havalara girmek, insanlara üstünlük taslamak, övünmek için yola çıkmışsa şeytan yolundadır.”3
Demek gösteriş, övünme, havalara girme için çalışan şeytanın yolundayken, meşrû ve helâl dairede evinin rızkını kazanmak için çalışan Allah yolunda hareket etmiş oluyor. Helâl dairede çalışmak da ibadet. Tabiî ki kulluk görevini unutmamak şartıyla. Kul ibadetini yaptığında mübah hareketleri bile güzel bir niyetle ibadet hükmüne geçer.
Dipnotlar: 1- Sıfatü’s-Safve, 2:332. 2- Zariyat Sûresi: 56-57. 3- İhya Terc. (A. Davudoğlu), 2: 163 (Taberanî’den.)
27.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|