Terör olayları sebebiyle, demokratikleşmenin önündeki engel olan kanunlar ve yeni anayasa çalışmalarının rafa kaldırılmaması gerektiğine inanıyoruz. Terörle mücadele edilirken bir yandan bu konular da ivedilikle görüşülmelidir. Geçen haftaki bir yazımızda “Sivil anayasa ne oldu?” diye sormuştuk. Bugün de “301 ne oldu?” diye sorup özgürlüklerle yakın ilişkisi olan bu konudaki gelişmeleri ve düşüncelerimizi aktarmak istiyoruz.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde engel olan pek çok kanun var, ancak bunlardan en meşhuru TCK’nin 301. maddesi. BİA Medya Gözlem Raporu’na göre, 1 Haziran 2005’den bu yana 100’den fazla kişi 301. maddeden yargılanırken, sadece Temmuz-Eylül 2007 döneminde 301’den yargılananların sayısı 22’ye ulaştı. Rapordaki, “TCK’nın ‘Türklüğü aşağılamak’ suçlarını düzenleyen 301. maddesi, Türkiye’de ifade özgürlüğü konusunda turnosul kâğıdı olmaya devam ediyor” cümlesi kayda değer.
Nisan ayından beri yaşanan karışıklıklar sebebiyle sümenaltına itilen bu çalışmalara bir an önce başlanmalıdır. Geçtiğimiz dönemde maddenin değişikliği gündeme geldiğinde dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, meseleyi farklı boyutlara taşırken, bir nev'î ayak sürümüş, “topu” STK’yla atmıştı. STK’lardan maddenin iyileştirilmesi ya da toptan kaldırılması yönündeki görüşler gelmiş, ancak genel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi, bir de üstüne ilgisizlik eklenince konu bir türlü gündeme getirilmedi.
* * *
Kasım ayında açıklanacak AB İlerleme Raporu öncesinde maddenin değiştirilmesi çağrıları birbirini izliyor. Türkiye Raporu’nu ele alan Avrupa Parlamentosu da, TCK’nın 301. maddesi başta olmak üzere acil reformları ertelememesi isterken, ifade ve basın özgürlüğünün hükümetin bir numaralı önceliği olması gerektiğini vurguladı.
Abdullah Gül, gerek Dışişleri Bakanlığı döneminde gerekse de Köşk’e çıktıktan sonra bu maddenin değiştirilmesinin gerekli olduğunu söyledi/söylüyor. Cumhurbaşkanı Gül, Avrupa konseyi Parlamenterler Meclisi’nde, “301. maddeyle ilgili sıkıntılar olduğunu biliyoruz” diyerek sıkıntı olduğunu kabul etmişti.
Yeni Dışişleri Bakanı Ali Babacan ise, “301, Levi’s 501 gibi marka oldu, 404 gibi üzerimize yapıştı” diyerek meseleye bakışını ortaya koyuyor. Başbakan Erdoğan da bu maddeyle ilgili sorulara muhatap olduğunda, maddeyle ilgili olarak, 1. fıkranın gerekçesinde yer alan “Türk milleti” ifadesinin değiştirilmesiyle sorunun çözüleceğini açıklıyor ancak bu değişikliğin sıkıntıyı gidermeyeceği de aşikâr.
Görüleceği üzere değiştirecek olanlarda maddeden şikâyet ediyor, ancak kimse bu ortamda çözülmesi konusunda adım atmıyor.
* * *
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, gazeteci Rahmi Yıldırım hakkındaki dâvâda verilen beraat kararının onanmasını istemesi bu konuda bir gelişme olarak görülebilir. Ancak, unutulmamalı ki, madde değişmedikçe farklı kararlar da çıkabilir.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın TCK’nın 301. maddesine ilişkin verilen beraat kararının onanması yönünde görüş bildirmesinin sevindirici olduğunu söylüyor. Şahin, AB heyetlerine 301. madde ile ilgili teklifleri değerlendirdiğini ve çalıştığını söylerken, meselenin ne zaman gündeme getirileceğini ifade etmiyor.
Son olarak İLKAV Genel Başkanı Mehmet Pamak ve Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi hakkında, bir panelde yaptıkları açıklamalar sebebiyle açılan dâvânın ilk duruşması Salı günü yapıldı. Duruşma “bant kayıtlarının dinlemesi” için 28 Ocak 2008 tarihine ertelendi.
Konuyla ilgili açıklama yapan Öğretmen-Sen Genel Sekreteri Behçet Canöz, 301. maddenin düşünce zeminini bozduğunu, böyle bir zeminde de yanlışlardan kurtulmanın imkânı olmayacağını vurguluyor.
* * *
Geçtiğimiz dönemde insan hakları örgütlerinin oluşturduğu İnsan Hakları Ortak Platformu aylar öncesinde bir teklif getirmişti. “Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır” şeklinde bir madde hazırlaması ile meselenin çözülebileceği belirtilmişti. Yeter ki, bu konuda bir irade ortaya konulabilsin.
Görülüyor ki, 301. madde, makyaj yapmakla, kelimelerle oynamakla düzelmeyecek. Düşüncenin önündeki diğer maddelerle birlikte 301. maddenin de kaldırılarak TCK’nın “özgürlükçü” bir yapıya kavuşması gerekiyor.
Hem de hiç zaman kaybetmeden…
27.10.2007
E-Posta:
[email protected]
|