Gözler, 5 Kasım Pazartesi günü Beyaz Saray’da Erdoğan’la Bush arasında yapılacak görüşmede. Genelkurmay Başkanı bile sınırötesi operasyona dair soruları “Başbakanın dönüşünü beklemek zorundayız” diye cevapladı.
Aslında önceki görüşmeleri dikkate aldığımızda, bu görüşmeden de dişe dokunur bir netice çıkacağını ummak hayli abes gibi görünüyor.
Nitekim Başbakanın görüşme öncesi Bush’a yönelik olarak giderek sertleştirdiği mesajlara Beyaz Saray’dan gelen cevabın, “Bush Erdoğan’a itidal telkin edecek” olması dikkat çekici.
Yani, bir kez daha dağ fare doğurabilir. Ve haftalardır sınırötesi operasyon diye ortalığı ayağa kaldırıp savaş tamtamları çalanlar, yine ABD engelini aşamama hüsranını yaşayabilirler.
Bu bakımdan, 5 Kasım’a takılmamak lâzım.
Ama bu görüşmeden hemen bir gün sonra, 6 Kasım’da Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren çok daha önemli bir gelişme var: AB Konseyi 2007 Türkiye ilerleme raporunu açıklayacak.
Raporun muhtevasıyla ilgili olarak şimdiden medyaya yansıyan bilgiler, bu dokümanda “ilerleme”den ziyade bir “duraklama ve mesafe alamama” tesbitinin yer aldığına işaret ediyor.
Aslında içeridekiler olarak bu durumu biz de yakînen biliyor ve yaşıyoruz. Brüksel’den müzakere tarihi aldığımız 17 Aralık 2004’ten bu yana demokratikleşme reformlarında kayda değer hiçbir yeni adım atılmadığını şimdiye kadar defalarca ifade ettik.
Hükümetin, askerî güvenlik bürokrasisince hazırlanan millî güvenlik siyaset belgesine evet demesi; Şemdinli olayında, bizzat AKP Genel Başkan Yardımcısı Fırat’ın da itiraf ve ikrarıyla affedilmez bir hata yaparak hukuk ve demokrasi yolundan inhiraf etmesi ve sonrasında bu vahim kırılmalara bağlı olarak yaşanan zincirleme olumsuzluklar hepimizin gözü önünde.
Bu sene yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleriyle 21 Ekim referandumu, her ne kadar bazıları tarafından gündemi aylarca meşgul edip ülkeye çok zaman kaybettirdikleri iddiasıyla eleştirilseler de, hem derin tazyiklerin bulandırdığı havayı dağıtmaları, hem de hayli zamandır ara verilen demokratikleşme sürecini yenileme fırsatı vermeleri cihetiyle önemliydi.
Dahası, referandum bundan sonraki cumhurbaşkanı seçimlerini halka devretmesi bakımından başlı başına çok büyük bir reformdu.
Buna karşılık, gösterişli, ama tartışmalara yol açan bir startın ardından yeni anayasa çalışmalarının hükümetçe rölantiye alınması, yıllardır çözümsüzlüğe mahkûm edilen 301 sorununa hâlâ el atılmaması ise eksi puan hanesine yazılı.
Ve AB’nin 2007 ilerleme raporu, öncekiler gibi, düzeltemediğimiz kusur ve ayıplarımızı bir kez daha yüzümüze vuran bir belge niteliğinde.
Ama insafsızca eleştiren değil, yapıcı bir yaklaşımla bizi düzeltmeye teşvik eden bir belge.
Yani, AB’nin 6 Kasım’da açıklayacağı belge, geleceğimiz açısından, bir gün önce Washington’da yapılacak görüşmeden çok daha önemli.
***
Erdal İnönü, ceberut uygulamalarıyla tarihteki yerini alan Millî Şefin mutedil oğluydu. CHP çizgisinin ve siyasî iklimin yumuşamasına sağladığı önemli katkı maalesef devam edemedi. Allah rahmet eylesin. Ailesine taziyetlerimizi sunarız.
02.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|