Çankaya’daki cumhuriyet resepsiyonlarından geriye, Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden beri Hayrünnisa Hanımın ilk kez bu davetlerden birine eşiyle birlikte ev sahipliği yaparak verdiği görüntüler, eşli davete icabet eden başörtülü hanımların hayli sınırlı sayıda kalmasının verdiği mesaj ve sohbetlerde terör, sınırötesi operasyon, 5 Kasım randevusu ve kaçırılan sekiz asker konularının öne çıkması kaldı.
First Lady’nin, Cumhurbaşkanınca yapılan ilk dış gezide eşine refakat ederek protokolde yer almasının uğurlama ve karşılama törenlerinde yol açtığı komik ve tuhaf “kaç-göç” manzaraları, hâlâ istihzaî değerlendirmelere konu oluyor.
Resepsiyonlarda ise, şimdiki Jandarma Genel Komutanı Org. Koşaner’in seneler önce Genelkurmay 2. Başkanı sıfatıyla dile getirdiği formül benimsenmiş gibi görünüyor. Komutanların katılacağı davetler “eşsiz,” sivil katılımcılara yönelik resepsiyonlar eşli organize ediliyor.
Kimileri, bu eşli davetlerde Çankaya’nın “türbanlı istilâsı”na uğrayacağı kehanetinde bulunuyorlardı. Ancak bu ilk davet açıkça gösterdi ki, öyle olmadı ve olacak gibi de görünmüyor.
Belli ki, davet devletin en üst makamından da gelse, başörtülü hanımların protokolde görünme yönünde bir hevesleri yok. Hal böyle olunca, provokatörlerin buradan çıkarabilecekleri bir malzeme de yok.
Gelinen nokta, Özal ve Demirel dönemi resepsiyonlarındaki duruma yeniden dönüldüğünü gösteriyor. O zamanlar da arzu eden başörtülü hanımlar davete katılıyorlardı ve bu durumu kimse yadırgamıyordu.
Sezer’le birlikte keşfedilip uygulamaya konulan “kamusal alan” kavramıyla Çankaya’nın da başörtülüler için “yasaklı alan” haline getirilmesi, bazılarına şimdiki tabloyu sanki çok farklı ve olağanüstü bir gelişme gibi gösteriyor. Ama hiç de öyle değil. Tersine, son durum normale dönüşün ifadesi.
Bu arada Hayrünnisa Hanımın kıyafeti ve başını örtme tarzı, herhalde epeyce bir süre modacılarla sosyetenin gündemini meşgul edecek.
Hatırlanacağı gibi, Abdullah Gül 27 Nisan sonrasında yaptığı açıklamalarda “türbanı modernleştireceklerini” söylediğinde işin bu cihetini aylarca konuşanlar, “Hayrünnisa Hanım falanca modacıya sipariş vermiş” dedikodusunun izini takip edenler olmuştu. Resepsiyon kıyafeti, bu tartışmaları yeniden canlandıracak.
Bu tartışmaların, First Lady’nin başörtülü olmasının ve Köşkün yedi yıl sonra başörtülülere açılmasının, eğitim kurumlarıyla resmî dairelerdeki 12 Eylül+28 Şubat yasağı mağdurlarına fayda getirip getirmeyeceği ise hâlâ meçhul...
Buna karşılık, First Lady’nin başörtülü olmasına birilerince duyulan tepkinin yasağı tabanda daha da şiddetlendirmek şeklinde tezahür ettiğine dair işaretler artışa geçmiş gibi görünüyor.
Milletin ikinci bir iktidar şansıyla birlikte Çankaya’yı da emanet ettiği AKP, bu müthiş imkân ve avantajı artık bu defa kullanarak, yıllardır kanayan yarayı sarıp yasağı kaldırabilecek mi?
Yoksa mağdurlar yine bağırlarına taş basıp, Çankaya salonlarındaki başörtülü görüntülerin verdiği tesellî ile yetinmek zorunda mı kalacak?
Umarız, öyle olmaz. Öyle olmaması ise, iktidar partisinin sağlam bir demokratikleşme projesini çok esaslı bir stratejiyle sonuçlandırmasına bağlı.
01.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|