“Teröre tepki” perdesi altında terör estirilip meselenin farklı yönlere çekilmesi, Türkiye’nin başına belâ edilmek istenen en büyük fitne. Çeyrek asırdır terör örgütünün bu millete musallat edilmesinin maksadı da bu.
Maksat, Bediüzzzaman’ın ifadesiyle, “bin seneden beri bir milyar şühedâyı, hakikat-ı Kur’ân ve iman yolunda fedâ edip şehit veren ve bütün mefâhiri İslâmiyetle tahakkuk eden, âlem-i İslâmın en büyük ordusu ve kahraman bir milleti olan Türk milleti” ile “onların cihad arkadaşı” Kürtleri birbirine düşman edip düşürmek...
Müslümanların maddî ve manevî, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek. İç çatışma ve iç savaşa sürüklemek. Zenginliklerini çalmak. Kürtleri de, Türkleri de, Arapları da ecnebî boyunduruğu altına itmek...
“Avrupa kâfir zâlimlerinin ve Asya münâfıkları”nın son iki asırdır İslâm coğrafyasında desîseleriyle çalıp gasbettikleri gibi...
Hükümetlerin, parlamentoların seçilmesinde, “etnik ve mezhebî kota” koyup daha baştan bölünüp parçalatmanın amacı da bu.
Dünden bugüne Afganistan’da, Lübnan’da, Irak’ta hep bu fitne ile ihtilaf ifsadı işlendi. Lübnan’da cumhurbaşkanının ille de “Marunî Hıristiyan,” başbakanın “Sünnî Müslüman” ve Meclis başkanının “Şiî” olmasının şart koşulması, İsrail’in işine gelecek parçalanmanın bir örneği.
Keza Irak’ta yönetimin ve meclisin “Arap”, “Kürt”, “Türkmen” ve hatta “Asurî” gibi küçük kavimler arasında bölüşülmesine ilâveten, “Sünnî Arap”-“Şiî Arap”, dahası “Sünnî Türkmen”-“Şiî Türkmen” benzerî farklılıklara göre taksimi bunun için.
Aynı fitne, şimdi Türkiye’ye de ihraç ediliyor. Karşılıklı kışkırtma senaryosuyla...
* * *
Kissinger’den sonra, ne yazık ki ülkelere kaos ve kargaşa ihraç etme konseptiyle “dine ciddî taraftar Amerika”, göz diktiği ülkenin başına terör, sefâlet ve kitlesel ölümler getiren plânlar kurmakta. Darbelerle, suikastlarla, cinâyetlerle, kaos ve kargaşayı türeten “projeleri” dayatmakta...
Doğrusu, Amerikalıların bu husustaki sâbıka listesi oldukça uzun. Yerli Kızılderililere ve zencilere yaptıkları zulümler tarihin hâfızasında.
Hindistan yarımadasında ve Çin’de sivil halka yönelik kitlesel katliamlar, Bengladeş’te kitlesel cinâyetler ve suikastlar, Doğu Timor’da soykırımın kışkırtılması, hatta Washington’da gazetecilerin kaçırılıp öldürülmesi hep bu plânla yapıldı.
Meksika, Küba ve Nikaragua gibi Latin Amerikan ülkelerini işgal edip, kurduğu terör ve tedhiş örgütleriyle binlerce insanın vahşice öldürülmesi...
İkinci Dünya Savaşında Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombasıyla 250 bin sivilin katli...
CIA operasyonlarıyla Guatemala’da, Endonezya’da, Laos, Kamboçya, Şili ve Arjantin’de onbinlerce insanın makineli tüfeklerle taranarak katledilmesi...
Küba’da çoğu kadın ve çocuk altmış bin sivilin, şımarttığı işbirlikçilerin milyonlarca insanı katli. On bin Dominiklinin acımasızca katlinden Arjantin’de on bin kişinin öldürülmesinden, Lübnan’da binlerce, Panama’da beş bin sivilin öldürülmesi...
Ve Vietnam’daki milyonlarca insanın öldürülüp sakat bırakılmasından Afganistan ve Irak’ta onbinlerce sorti ile milyonlarca insanın katline kadar; son bir asırda Amerikan politikaları oldukça kanlı ve lekeli...
* * *
Bediüzzaman, İstanbul’un işgali sırasında işgalcilere karşı yazıp dağıttığı Hutûvat-ı Site (şeytanın altı aldatması)” isimli eserinin başında, İngilizlerin nasıl bu fitneyi ifsad ve desîselerle telkin ettiklerini yazar; buna karşı uyarır.
Birinci Dünya Savaşında, Lawrencelerin fitneleriyle birbirlerine düşman edip düşürülen Müslümanların arasında hiçbir tarihî, millî, coğrafî etken göz önüne alınmadan, kentlerin, kasabaların ve köylerin ortasında cetvellerle yapay sınırları çizen İngilizler, perde gerisine çekilmişler. Görünen o ki ifsadın eylem işini artık Amerikalılar üstlenmiş.
Sınırlar yeniden çiziliyor; yeni Ortadoğu ve Asya haritaları ortalıkta dolaşıyor. Egemenlik ve çıkar projeleri hesabına...
Müslüman unsurları yekdiğerinin aleyhine menfî bir surette “milliyetçilik” damarıyla asimetrik tahrik oyunu, yine sahnede ve sokaklarda...
Plân, “bin seneye yakın Kur’ân’ın bayrağını cihanın cihat-ı sitesinin (altı tarafının) etrafında gezdiren bu vatan evlâdlarına” karşı “ebedî ve hakikî uhuvvet (kardeşlik)”le bağlı, asırlardan beri Anadolu’da beraber yaşamış halkları koparıp, emellerine âlet etmek. (Mektûbat, 408 )
Bu aldatmanın, Bediüzzaman’ın ikazıyla, “evvela Kürtleri bir millet-i tabie haline getirip” ecnebilerin âleti ve kuklası haline getireceği, “muhakkaktır.” (Sebilürreşad, 17 Mart 1920)
Ve bu fitne ile küresel çıkar güçlerine yerli işbirlikçiler bulup ırkî ve hatta mezhebî ayrılıkları alevlendirerek kandırmalarla dindaş ve kardeş komşuları husûmetle çarpıştırmak. Marksist terör örgütü aracılığıyla, “terör tuzağı” bunun için kurulmuş...
Terörden daha dehşetli olan bu fitneye karşı herkes dikkatli olmalı...
01.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|