Bediüzzaman, anarşiye zemin hazırlayan davranışlara her dönemde, bilhassa anarşinin isminden bile söz edilmediği 1940’lı yıllarda Adalet Bakanlığına yazdığı bir mektupta dikkat çekmişti.1
Bediüzzaman, yine aynı yıllarda Halk Partisinin Genel Sekreteri Hilmi Uran’a yazdığı bir mektupla da, onları kuzeyden çıkıp Hıristiyanlığı mağlup edip anarşiyi yetiştiren dinsizlik cereyanına karşı uyarmıştı.2 Hatta önlem alınmazsa, mutlak dinsizlik altındaki bu anarşiye mağlup düşülüp Türk milletinin parça parça olacağını, kuzeydoğudan çıkan dehşetli ejderhanın istilâ etmesine sebebiyet verileceğini söylüyordu.3 Bediüzzaman, ekilen tohumların ıslâh edilmediği takdirde dehşetli bir şerrin geleceğinden de bahsetmişti.4
Bir yerde hastalık varsa, sebebi de vardır. İyi bir teşhis konulmadıkça tedavî edilemez. Anarşi ve terörün sebep ve çareleri bilinmedikçe de onunla mücadele etmek, ciddî bir tedavide bulunmak mümkün değildir.
Anarşinin temelinde açlık, sefalet, eşitsizlik, ekonomik dengesizlikler aranabilir. Ama asıl sebep, mânevî yoksulluktur. Çünkü mânen zengin olan insanlar, hakkı, hukuku gözetir, maddî durumları yerindeyse zekât, fitre, v.s. gibi yardımlarla fakirlerin elinden tutar; maddeten ne kadar sıkıntı içinde de olsalar anarşiye bulaşmaz, hakları varsa meşrû dairede ararlar.
Bediüzzaman’a göre anarşinin temelinde mânevî boşluk vardır. Dini terk edip kendilerini başıboşluğa bırakan, kànun nizam tanımayan lâkayd ve lâubalî insanlar anarşistliğe aday kimselerdir. Bediüzzaman böyle kimseleri uyarır, “Lâubaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebiye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez”5 der.
Bilhassa idarecilerin anarşiye meydan verebilecek davranışlara karşı uyanık olmaları gerekir. Çünkü onların hataları bütün ülkeyi ilgilendirir. Onun içindir ki Batıya özenti duygusuyla dinî ve millî kimliği şekillendiren değerlerden uzaklaşılmamalıdır. İnsanı insan, hatta sultan yapan değerlerden kopmanın faturası çok ağırdır. Medeniyet adı altında dinsizliğe pirim vermek çok pahalıya mal olur. Acı anarşi meyveleri bu zakkum ağacında yetişir. Ve bu dikenli meyveleri önce buna sebep olanlar yemek zorunda kalırlar.
Bediüzzaman, dini tahribe yönelik bu tip hareketlere karşı şu îkazda bulunmuştur: “Sizin cebren böyle ehl-i îmanı mimsiz medeniyete sevk etmekteki maksadınız, eğer memlekette âsâyiş ve emniyet ve kolayca idare etmek ise, kat’iyyen biliniz ki, hata ediyorsunuz, yanlış yola sevk ediyorsunuz. Çünkü itikadı sarsılmış, ahlâkı bozulmuş yüz fâsıkın [yasaklara giren kimsenin] idaresi ve onlar içinde âsâyiş temini, binler ehli salâhatın [dinine bağlı insanların] idaresinden daha müşküldür.”6
Anarşiyi önleme makamında olanların anarşiyi yetiştirecek tutum ve icraatlardan herkesten önce kendilerinin sakınmaları gerekmiyor mu?
Dipnotlar: 1 Emirdağ Lahikası, 1:21. 2 A.g.e., 1:90. 3 A.g.e., 1:190. 4 Şuâlar, s. 241. 5 Divanı Harbi Örfî, s. 68. 6 Lem’alar, s. 126.
01.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|