Bir Müslüman, diniyle ayakta durur. Ne kadar fazileti varsa hepsi de o sayede yeşerir. Onu anarşiye sevk etmek için ise din ile olan bağlarını koparmak yeterlidir. Onun içindir ki Bediüzzaman, milletin din ile rabıtalarının kopması halinde o dinsizlerin sosyal hayatta öldürücü bir zehir gibi zarar vereceklerine, dinsizin vicdanı tamamıyla bozulduğundan sosyal hayatı zehirleyeceğine bilhassa dikkat çekmiştir.1
Bediüzzaman başka bir yerde bu kopuşu anlatırken, Hz. Muhammed’in (asm) zincirinden çıkan, dinini bırakan bir Müslümanın, başka hiçbir dine giremeyeceğini, anarşist olup ruhunda üstünlük, kemâl namına birşey kalmayacağını, vicdanının bozulup sosyal hayat için bir zehir olacağını belirtir.2 Diğer bir yerde de aynı gerçeği teyid eder tarzda şu ifadeleri kullanır:
“Dinî terbiye olmazsa, Müslümanlarda istibdad-ı mutlak [mutlak baskı] ve rüşvet-i mutlakadan [her istenileni vermekten] başka çare olamaz. Çünkü nasıl bir Müslüman şimdiye kadar hakikî Yahudî ve Nasranî olmaz, belki dinsiz olur, bütün bütün bozulur. Öyle de bir Müslüman Bolşevik olamaz. Belki anarşist olur; daha istibdad-ı mutlaktan başka idare edilmez.”3
Müslümanlık demek, mükemmel insanlık demektir. Müslüman, îmanının kuvvetliliği ölçüsünde olgun bir insan olur; toplum düzenini sarsmamaya, kimsenin hak ve hukukunu çiğnememeye çalışır. Çünkü Resûl-i Ekrem (asm), Müslümanı eliyle ve diliyle kimseye zarar vermeyen insan4 olarak tarif etmiştir. Onun nazarında insanların en iyisi de insanlara en çok faydası dokunandır.5 Îmanı olan ve dinî eğitim alan bir Müslüman, bu gerçeğin şuurunda olduğu için kimseye zarar vermemekle kalmaz, aksine faydalı olmaya çalışır.
İşte Bediüzzaman, anarşiye meydan verilmemesi için îman ve Kur’ân hakikatlerine sahip çıkılması gerektiği üzerinde durur. Ona göre bu vatan ve milleti anarşi ve büyük tehlikelerden kurtarmak için merhamet, hürmet, emniyet, haramdan çekinmek ve serseriliği bırakıp itaat etmek gibi önemli esaslara ihtiyaç vardır.6
Bunlar dinin emrettiği en önemli hakikatlerdir. Mâneviyat, din, îman anarşinin en büyük panzehiri, kötülük ve tahribatlara karşı da bir sigortadır. Çünkü din, îman huzurun, saadetin kàtili olabilecek her şeyi yasaklamıştır. Onun içindir ki inançlı, mânevî değerlerine bağlı insanlar kolay kolay anarşiye bulaşmaz, yıkıcılığa girmezler.
Dipnotlar:
1- A.g.e., s. 125.
2- Emirdağ Lâhikası, 1: 191.
3- Şuâlar, s. 443.
4- Buharî, Îman: 4-5; Müslim, Îman: 64.
5- Feyzü’l-Kadîr, 3: 481.
6- Kastamonu Lâhikası, s. 186.
02.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|