Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Halil USLU

Çeşitli vuslatlar



Vuslatın çok çeşitleri vardır. Nüfus artışı, şehirlerin büyümesine vesile olmuştur. Dün nüfusu 65 binlik şehirler bugün 500 bini aşmış. İstanbul gibi büyük şehirler yılda on binleri aşkın yeni gelenlerle karşı karşıya. Yalnız İstanbul yılda 400 bin civarında yeni iskân sahiplerini misafir etmekte ve “hoş geldin” demektedir. Böylelikle şehir ve şehir içindekiler, her cihetle çok engel ve barikatlarla karşı karşıyadırlar.

Hal böyle olunca, gönül dostları ve birbirini seven insanlar, hatta akrabalar ancak sosyal faaliyet kabul edilen konferanslarda, sempozyumlarda, nişanlarda, düğünlerde, cenaze merasimlerinde ve Mevlid-i şeriflerde bir araya gelmekte ve uzun ayrılıkların hasretini bir nebze de olsa gidermektedirler. Dışa dönük, umuma açık bu nev'î faaliyetleri yapanları tebrik etmek, teşvik etmek ve mânen-maddeden takviye etmek lâzım ve zarûrîdir.

Bu ifadem, doğrudan doğruya Sünnet-i Resûlullah’ın (asm) ışığı altındadır. Çünkü, Enes (ra) rivayet ediyor: “Hz. Peygamber (asm) bir din kardeşini üç gün görmediğinde onu sorar; bir yere gitmişse, kendisi için duâ eder; evde ise ziyaret eder; hasta ise halini hatırını sorardı.”1 Hz. Mevlânâ, bu mânâda diyor ki: “Dost yüzü görmeden geçen günler ya ölümdür, ya uyku.”2 Çağın Mevlânâ’sı Hz. Bediüzzaman ise “müfritane irtibat”3 mührünü vuruyor. 2007 Türkiye’sinde ve dünyasında bu hakikatlere beşer olarak ne kadar muhtaç olduğumuz gayet açık görülmektedir.

Artık hizmetler dar mekânlardan geniş mekânlara taşmıştır. Geniş mekânların hangisi olursa olsun, orada hakkı söylemek, Hakka giden yolu göstermek görevimizdir. Dar ve küçük hizmet mekânlarına gelmeyenler veya gelemeyenler, bu geniş mekânlara gelmektedirler. Bu hususta sayısız hatıraların sahibiyim. Geçen yıllarda bir kardeşimizin oğlunun düğününde “Aile hayatı ve Hz. Peygamber (asm)” başlıklı, çok sesli mini konferansımızı verirken, beni salonun bir köşesinde sosyetik bayanlar alkışlıyordu. Sonra araştırdım, çoklarının eşleri orduda görevliymiş. Bu hakikatleri özlemişler, onun için gözyaşları içinde alkışlamışlardı, yani hasretin feryadı... Bunun için dâvet nereden gelirse, Aşık Veysel’in dediği gibi “Gidiyorum gündüz gece”, çünkü hizmetin ve irşadın nerede olduğunu ancak Hz. Allah biliyor.

İstanbul beni, ben İstanbul’u daima özlerim. Özlenecek zatların başında “Halid bin Zeyd Ebû Eyyub el-Ensârî” Hazretleri gelir. Her gün ziyaret etsem, hasreti bitmeyen zat. Böyle şaheser bir şehre bu sefer gelişimin sebebi, 27 yıl önce “laikliğe aykırı hareket ve şark illerinde yaptığım iman ve Kur’ân hizmeti için” yargılandığım askerî mahkemelerde beni yalnız bırakmayan, muhterem avukatım İbrahim Ünlü Beyin oğlunun düğününe konuşmacı olarak çağrılmamdı.

Ümraniye Belediyesi nikâh sarayında “Ünlü ve Tetik” ailelerinin düğünlerinde, İhsan Atasoy kardeşimin takdimciliğini yaptığı, ilâhî ve Kur’ân-ı Kerim okuduğu mekânda, biz de Türkiye’nin bir çok yerinde verdiğimiz “Aile Hayatı ve Muhabbet” başlıklı mini konferansımızı verdik. Elbette düğünler diğer konferanslar gibi olmaz, fakat hissesiz de kalınmaz. Yukarıdaki satırlarda ifade ettiğim gibi, hiç tahmin etmediğimiz kişiler memnun ve mesrur kalmaktadırlar. Ayrıca salonda da ifade ettiğim gibi, bu nev'î faaliyetleri ve düğünleri melekler dahi alkışlamaktadırlar. Model düğünler, gönül dostlarının vuslat mekânları... Binler tebrikler, alkışlar...

Düğün öncesi ve sonrası, gerek Ümraniye ve gerekse Üsküdar Yeni Asya Vakıf binalarında toplanan ehl-i aşk ve muhabbet dostlarına “Ülkenin bölünmez bütünlüğü ve ittihad-ı İslâm” başlıklı sohbetlerde bulundum. Gördüm ki, salonlar dar gelmektedir. Yeni külliyelerin ve yeni vakıf binalarının ihyası lâzım. Artık hizmet elbisesi dar gelmektedir. Sohbetimizde ifade ettiğim bir nükte ile yazımı noktalamak istiyorum: “İstanbul’un bu trafiğinde yaşayan ehl-i imana, inşaallah kabir azabı olmaz.” Mevlânâ diyarında sabah namazında gözlerimi açınca, böyle bir şoktan kurtulduğumu hissettim. Emeği geçenleri, hizmet edenleri, oturarak değil ayakta alkışlıyorum.

Dipnotlar: 1- Câmiü’s-Sağîr, 5:152, Hadis No: 6760; 2- Divan-ı Kebîr; 3- Hizmet Rehberi

30.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.11.2007) - 8. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu

  (16.11.2007) - Tebrizli Şems

  (09.11.2007) - Kocaeli'den esintiler

  (02.11.2007) - Ülkenin bölünmez bütünlüğü, Denizli ve Aydın

  (26.10.2007) - Bir müjde hadisi uğruna

  (19.10.2007) - Koşar adımlarla düğünlerimiz

  (12.10.2007) - Secde ve kanser

  (05.10.2007) - Salavât-ı şerife müjdedir

  (28.09.2007) - Müjdeci ve büyük rehber

  (21.09.2007) - Muzaffer olunmuştur

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri