Sözlerin en güzeli de güzellerin sözüdür. Güzel deyince de, en başta Cemîl-i Zülcelâl akla gelir. Onun için en güzel söz, bütün güzellikleri yaratan Cenâb-ı Hak’ka aittir. Diğer bütün güzel sözler, O’nun sözlerinden yansıyan birer parıltıdan ibarettir.
Söz Sultanı Hz. Mevlânâ, “İnsan kulaktan beslenir” diyor. Ağızdan alınan gıdalar bedeni beslediği gibi, kulaktan alınan gıdalar, yani güzel sözler de insanın ruhunu besler. Onun için “Müzik ruhun gıdasıdır” denilmiştir. Ama nefse ve hevese hitap eden sesler ve sözler gerçek müzik olmadığı için, ruhu beslemez, belki nefsin hevesâtını besler. Ruhu besleyen, duyguları inkişaf ettiren, kalbin haz aldığı ve huzur duyduğu sesler ise, gerçek musîkidir. Sivrisineğin tantanası, bal arısının demdemesi, cırcır böceğinin sesi, suların şırıltısı ve gök gürültüsü gibi sesler, Cenâb-ı Hak’kın birer âyeti olduğundan İlâhî sesler ve güzel sözlerdir. Bu sesler ve sözler, kulaktan beslenmek isteyenler için en güzel ve en leziz gıdalardır.
Kur’ân âyetleri İlâhî bir lisanla konuştuğu gibi, kâinatı da konuşturuyor. Gökyüzü ihtişamıyla, yeryüzü intizamıyla, çiçekler letâfetleriyle, meyveler lezzetleriyle konuşuyorlar. Suların sesi, rüzgârların nefesi, yıldızların ışıltısı, yaprakların fısıltısı da O Cemil-i Zîşân’ın birer kelimeleridir, hoş bir mûsikisidir. “Kâinatı nağâmâtıyla raksa getiren, hakâikın esrarını ihtizaza veren mûsika-i İlâhiye hiç durmuyor. Mütemadiyen güm güm eder.”
Bu güzel sözleri ve İlâhî mûsîkiyi işiten, duyan ve bu İlâhî ikram sofrasında doyan Bediüzzaman Hazretleri, bu sesleri bize tercüme ederek “Sözler” adı altında takdim etmiştir. Bu “Sözler”, Kur’ân’ın ve kâinatın konuşmaları olduğu için çok güzeldir. Kulaktan beslenmek isteyenlere en güzel gıda, en leziz taamdır. Akıl, kalp, ruh, sır ve sair duyguları ebediyyen doyuracak bu “Sözler”e her insanın ihtiyacı vardır. Bu sözlerle beslenenlerin aklı ve ruhu inkişaf eder, kalbi ve gönlü huzur bulur. Her türlü manevî hastalıklardan kurtulur. Mahrum olanlar ise, mânen zaafiyet geçirir, aklı nursuz, vicdanı ziyasız, ruhu tâkatsiz kalır.
Bedenimizi beslemeye verdiğimiz önem kadar, ruhumuzu beslemeye de önem versek, hem bedenimiz, hem ruhumuz her zaman sağlıklı olacaktır. Damak tadımız ve midemiz için en güzel ve en leziz gıdaları tercih ederiz. Mânevî lâtifelerimizi beslemek için de en güzel sözlere ihtiyacımız vardır. Öyleyse, Güzel’den gelen “Sözler”i dinlemeli, ruhumuzu ve kalbimizi güzelce beslemeliyiz.
Ben de bu “Sözler”in birincisini daha önce “Bismillah” adı altında bir şiirle gönül diline tercüme etmeye çalışmıştım. Şimdi de ikincisini mısralara dökmeye çalıştım. Her ne kadar haddim olmayan bir işe yeltendim ise de, güzel sözlerden bahsettiğim için belki benim sözlerim de güzelleşir diye düşündüm.
İman nimeti
(İkinci Söz)
İmandır hayatın özü ve ruhu,
Ruhsuz beden yıkık bir hâne olur.
İmandır âlemin aklı ve nûru,
Akılsız baş deli, divâne olur.
Kalp köşkünde iman olmazsa eğer,
İnsan denen saray yıkılır gider,
Harabelerinde baykuşlar öter,
Mâmur yerler birer virâne olur.
Nur gelince zulmet dürülür gider,
Ulvî hakikatler tecellî eder,
Kalmaz gönüllerde ne gam, ne keder,
Akıl nasıl buna bigâne olur?
İmanla yürekler kabarır taşar,
Alâ-yı illîyine yükselir beşer,
Gönül deryasına bir damla düşer,
Kalbin sedefinde dürdâne olur.
Kudret tezgâhında hayat dokunur,
Nakışları iman ile okunur,
Şayet kâinatta olmasa o nur,
Gök kubbe yıkılır, harâbe olur.
Nur ile yanmazsa yıldızlar söner,
Ne nimet bulunur, ne rahmet iner,
Muhteşem saraylar zindana döner,
Mübârek mekânlar meyhane olur.
İmanla bulutlar hûşûya gelir,
“Arş” emrini alır, hareketlenir
Rahmet iner, toprak bereketlenir,
Bir tane atarsın, bin tane olur.
Selâmet, emniyet, rahmettir iman,
Elemsiz kedersiz, lezzettir iman,
Hem sürur, hem nur, hem kuvvettir iman,
Nuruna güneşler pervane olur.
30.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|