Atilla Bey:
*“Cehennem nerededir? Bulunduğu yer bakımından dünya ile ilgisi var mıdır?”
Cehennemin yeri gaybî bir konudur. Bize bildirilmemiştir. Allah’ın mülkü çok geniştir. Hikmeti ve iradesi nereyi dilerse, Cehennemi oraya yerleştirir. Biz Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat, Cehennemin şu an varlığına inanıyoruz. Fakat yeri konusunda bir şey söyleyemiyoruz.1 Âhiret âlemine ait menziller ve yerler bu dünya gözümüzle görünmezler.
Ancak bazı rivayetlerin işaretleriyle belirli ölçülerde bakılabilirler. Meselâ Peygamber Efendimiz’in (asm): “Cehennem yedinci yerin altındadır” veya “Cennet semada, Cehennem ise yerin içindedir”2 ya da, “Dünya sıcaklığının şiddeti Cehennemin nefesindendir” buyurduğu rivayetleri vardır.3
Üstad Said Nursî Hazretleri, Cehennemin yerin altında olduğunu haber veren hadisleri şöyle tefsir etmiştir:
Cehennem dünya ile çok yakından alâkadardır. Meselâ yazın şiddetli sıcaklığına, “Cehennemin hararetindendir” denmiştir. Bir diğer husus, Cehennem, dünya sakinlerinden olan insanlar ve cinlerle dolacaktır. Fakat ışığı çekildikçe, yani dünyanın gölgesi üzerine düştükçe ay görünmediği gibi, Cehennem de perdeli ve nursuz ateş olduğu için bize dünya gözümüzle görünmez ve hissedilmez.
Cehennem ikidir: Biri Küçük, diğeri Büyük Cehennemdir. Küçük Cehennem, şimdilik Büyük Cehennemin çekirdeği hükmündedir ve Büyük Cehenneme ait bazı vazifeleri Allah’ın emriyle dünyada ve berzah âleminde görmektedir. Bulunduğu yer bakımından dünya ile alâkadar olduğu haber verilen Cehennem, Küçük Cehennemdir. Küçük Cehennem yerin altında, yani merkezindedir. Nitekim Jeoloji ilmince de bilinir ki, yerin merkezine doğru her otuz üç metre kazıldıkça sıcaklık bir derece artmaktadır. Yerkürenin yarı çapı altı bin küsur kilometre olduğu düşünülürse, yerin merkezinde en az iki yüz bin derecelik bir ateş bulunduğu sabit olur. Bu da “Cehennem ateşinin dünya ateşinden iki yüz derece fazla harareti vardır”4 hadisine uygundur.
İleride kıyametten sonra yerküre nasıl ki üzerinde yaşayan cinleri ve insanları, Allah’ın emriyle, etrafında dönerek sınırını çizdiği mahşer meydanına dökecek ise, karnında taşıdığı Küçük Cehennemi de Büyük Cehenneme Allah’ın emriyle teslim edecektir. Küçük Cehennem, Büyük Cehennemden bir menzil olacaktır.5
***
Emin Bey:
*“Bir arkadaşım, ‘Allah’ın güzel sıfatlarıyla yaratıp donattığı insana Cehennemde ceza vereceğini sanmıyorum. Ceza, Allah’ın merhametine sığar mı?’ diyor. Cehennemde cezanın şiddeti ne olacak?”
1- Cehennem zulüm ülkesi değil, Allah’ın Adl, Âdil, Kahhar, Gâlib, Celil, Hâkim, Aziz ve daha pek çok isimlerinin bir gereği olarak, suçların gerçek adalet içinde cezalarının verildiği bir azap ülkesidir. Mutlak yokluğa karşı hayır olarak yaratılmıştır. Beka âlemine ait pek çok vazifeleri var. Zebanî gibi pek çok hayat sahibi varlıkların celâl içinde meskenleridir.
2- Cehennemden, yani Allah’ın azabından korkanlar için Cenâb-ı Allah’ın Rahman, Rahîm, Ğafûr, Tevvab, Afüv isimlerinin gereği affı, bağışlaması, merhameti ve tövbeleri kabulü söz konusudur. Bu isim ve sıfatlar, Allah’tan her korkan kulu ateşten himâye eden bir şemsiye hükmünde—inşallah—imdadımızda bulunmaktadır.
3- Fakat Allah’ın güzel sıfatlarıyla güzel yarattığı o insan cinsinin, şeytana uyduğunda Cehenneme rahmet okutacak ne çirkin bir inkârın ve şirkin içine girdiği, ne vahşî zulümlere, haksızlıklara, acılara, ölümlere neden olduğu, dünyayı masumlara dar ettiği, Allah’ın, Allah’ın mahlûkatının ve Allah’ın kullarının hakkını ve hukukunu defalarca çiğnediği, pişman da olmadığı, tövbe de etmediği, bununla beraber dünyada hesabının da sorulmadığı çok vâki değil midir? Üstad Saîd Nursî’nin ifadesiyle; tıpkı bin mâsumların hukukunu çiğneyen bir zâlimi cezâlandırmak ve yüz mazlûm hayvanları parçalayan bir canavarı öldürmek, adâlet içinde mazlûmlara bin rahmet olduğu ve o zalimi affetmek ve canavarı serbest bırakmak, bir tek yolsuz merhamete mukabil, yüzer bîçârelere yüzer merhametsizlik olduğu gibi!6 Mazlûm affetmezse zalimi Allah affeder mi?
4- Cehennem azabının şiddeti kişilere ve suçlara göre elbette değişiklik arz eder. Bize düşen inkâr etmek değil, Cenâb-ı Allah’ın Cehennem’de hak edene, hak ettiği kadar ve adâlet içinde cezâ vereceğine inanmak ve fakat tövbe edenleri ateşten koruyacağını umarak Cehennem azabından hem kendimiz için, hem bütün Mü’minler için sürekli olarak Allah’a sığınmaktır.
Dipnotlar: 1- İşârâtü’l-İ’câz, s. 180; 2- Söz konusu rivâyetler için bakınız: Müstedrekü’l-Hâkim, 4/568, 569, 594; El-Faslu ve’l-Milel, İbn-i Hazem, 2/130; Ed-Dürrü’l-Mensur, 4/57; Keşfü’l-Hafâ, 1/281; Ed-Dürerü’l-Müntesire, Suyutî ve Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inden nakil; Müsnedü’l-Firdevs, 2/114; Kenzü’l-Ummâl, H. No: 39773; El-Bidâye Ve’n-Nihâye, İbn-i Kesîr, 2/172; Râmuzu’l-Ehâdîs, 272; Ez-Zühd, İbnü’l-Mübârek, 2/118, H. No: 398; Beyhakî, Şuâbu’l-Îmân, 2/244; 3- Hadis kaynakları için bakınız: Buhârî, 1/142; Müslim, 1/430; İbn-i Hibban, 3/28, 29, 30; Şerhü’s-Sünne, 2/208; Râmuzu’l-Ehâdîs, 6, 9; 4- Bu mânâdaki hadisler: İbni Mace, 77:7; Sahih-i Müslim, hadis no: 2841; Tirmizî, 37:7; 5- Mektûbât, s. 14, 15; 6- Asâ-yı Mûsâ, s. 43
30.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|