Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mehmet C. GÖKÇE

Aile içi diyalog



İnsanın hakiki huzur, rahat ve saadeti duyduğu yerlerin başında aile yuvası gelir. İnsanın kendi aile bireyleri arasında duyduğu mutluluğu başka bir mutlulukla mukayese etmek mümkün değildir.

Kuşkusuz, bu kutsal kurumdaki huzur ve saadet, karşılıklı anlayış ile pekiştirilir. Bu yüzden söz konusu huzur ve saadeti gölgeleyecek her türlü yaklaşım ve davranıştan uzak durmak gerekir.

Genellikle iç işlerin bakanı ve sorumlusu hanımefendi; dış işlerin bakanı ve sorumlusu ise beyefendidir. Dolayısıyla her birey rolüne uygun ve uyumlu davranmak durumunda ve bunu bir zorunluluk olarak algılamak mecburiyetindedir. Aksi takdirde sorun ve sıkıntıların sonu gelmez.

Sıkıntıya sebebiyet veren noktaların başında aile kurumunu temelini oluşturan üyelerin birbirlerini dinlememeleri veya karşılıklı önyargıya kapılmaları hususu gelir.

Bazen de –özellikle beylerin- aile fertlerine vakit ayırmaması, sevgisiz ve ilgisiz kupkuru bir ortamın oluşmasına sebebiyet vermekte ve huzursuzlukları beraberinde getirmektedir. Bilhassa, gereksiz bir biçimde eve geç saatlerde dönme alışkanlığı, aileyi derinden yaralamakta; özellikle çocukların başıboş ve sevgisiz kalmalarını netice vermektedir. Bu durumda -zorunlu olarak- bütün yük ev hanımının sırtına binmekte ve hayattan bezmesine neden olmaktadır. Üstelik bu durumu beyiyle paylaştığında azar işitmekte ve “yetki” sorunuyla karşılaşmaktadır. Beyefendi, evin tek hâkimi, tek yöneticisi, tek sahibi, tek amiri ve tek reisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilmekte ve “işine karışılmamasını” tehditle ileri sürmektedir.

Gerçekten, kahvehane köşelerinde vakit öldürüp eve geç gelme alışkanlığı hem ev hanımının hem de çocukların maddi-manevi çöküntülerine sebebiyet vermektedir. Ayrıca bu alışkanlık, sahibini de mutlu etmemekte; aksine huzursuzluğuna “huzursuzluk” katmakta ve sağlığını bile tehdit eder hale gelmektedir. Başta, masum gibi görünen “takılmalar” zamanla “çok büyük” kötü alışkanlıkları beraberinde getirebilmektedir.

Hâlbuki gün boyu ev işleri ve çocuklarla uğraşmış olan hanımefendinin, beyefendiden destek görmesi, yalnızlığının paylaşılması, hal-hatırının sorulması en doğal beklentisidir. Bunu görmediği takdirde yaptığı işlerden zevk duymaya, hatta yaptıklarını angarya gibi görmeye başlar.

Öte yandan, mümkün olduğunca iş yeri problemlerinin eve taşınmaması; bitmeyen işlerin eve getirilmemesi tavsiye edilir. Eve, çoluk-çocukla ilgilenmek; onlara vakit ayırmak, beklentilerini karşılamak ve dolayısıyla huzur ve saadeti yakalamak için gelinmeli; aksi takdirde çocukların başarısızlığı dahil her türlü problem söz konusu aileyi bekler.

Aile yönetiminin karşılıklı anlayış ve istişareyle sürdürülmesi pek çok sıkıntının ortadan kalkmasını sağlar.

Karşı pencereden olaya bakıldığında ise bazen, beylerin gereği gibi karşılanmaması, gerekli hazırlıkların yapılmaması, bir tebessümün dahi esirgenmesi beyleri rahatsız etmekte ve huzurlarını kaçırmaktadır. Oysa eve yorgun-argın dönen beyefendinin en azından tebessümlü bir ‘hoş geldin, kolay gelsin’ cümlesini duyması en tabii hakkıdır. Böyle bir karşılama bütün yorgunluğunu unutturur. Özellikle, sabahleyin ailesiyle kahvaltısını yapıp güzel bir edayla uğurlanmışsa, bu durum beyefendinin başarısını katlayacağı gibi; huzur ve saadetini de ziyadeleştirir.

Ancak, hanımlar evlerin hizmetçileri değildir. Ağır yükleri ve sorumlulukları vardır. Rollerine uygun bir biçimde gördükleri hizmetler ‘hizmetçi’ olduklarını ortaya koymaz.

Maalesef, toplumumuzda genellikle terazinin kefesi hanımların aleyhine bozulmakta ve bir takım dengesizlik ve huzursuzluklar meydana gelmektedir.

Oysa beyefendi ve hanımefendiler birbirlerini tamamlayan, birbirlerine destek veren, huzur ve sevinçlerini; keder ve sıkıntılarını paylaşan iki temel unsurdurlar…

Kısacası, aile mutluluğunu sağlamanın en önemli faktörü iletişimi kuvvetlendirmektir. Bu bakımdan, iletişimi engelleyen veya gölgeleyen her türlü unsuru ortadan kaldırmak aile kurucularının ortak görevidir.

19.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri