Emperyalizm ile hakikî Hıristiyanlığın birbirinden ayrışması geleceği de şekillendirecek. Bu da Filistin üzerinden gerçekleşecek. Emperyalizm Filistin’de Hıristiyanların ve Müslümanların pahasına Siyonizmi destekliyor. Bunu İkrime Sabri şöyle açıklıyor: “İslâmiyet’ten intikam almak isteyen kimi Batılılar bu maksatla Yahudileri araç ve maşa olarak kullanıyorlar...” Yahudiler için Filistin’de millî vatan projesinin aslında bir Napolyon projesi olduğunu biliyoruz. Onun başaramadığını İngilizler başardı. Halbuki Yahudileri dinen ve siyaseten desteklemek Hıristiyanlığın tabiatına aykırıdır! Böyle olduğu halde tarihî kırılmalar ve sapmalar özellikle Hıristiyan Siyonistler denilen cereyanların oluşmasına zemin hazırlamıştır. Makyavelist bir anlayışla ve ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ fehvasıyla Yahudileri Müslümanlara karşı cephe önüne sürmüşlerdir. Bununla birlikte, belki de tarihte Mesih düşmanları olarak da ünlenen Yahudileri siyasî ve dinî olarak desteklemek Hıristiyan vicdanında büyük helecanlara ve ihtilâçlara sebep olacak bu da onlarda tasaffi ve durulma çığırını açacaktır. Bu gelişme olmazsa Hıristiyanlık yok olacaktır. Hıristiyanlığın tek şansı Filistin üzerinden kendisini toparlamasıdır. Bu gelişme, Hıristiyanları intibaha getirecek bu da Batı’da emperyalist anlayış ile gerçek Hıristiyan anlayış arasında ayrışmaya sebep olacak. Atallah Hanna ve konuşmaları bunu gösteriyor. İkrime Sabri’nin tesbitleri noktasında Atallah Hanna da Batı Hıristiyanlarının kendilerini yüzüstü bıraktığını ve özellikle de ABD gibi ülkelerin emperyalist projeyi desteklediklerini söylüyor. Dolayısıyla Siyonizm bir emperyalizm projesidir. Bu anlamda emperyalizm Siyonizmden ayrılamaz ama Hıristiyanlık Siyonizmden ayrılmak zorundadır. Zira Siyonist proje Hıristiyanlığın ruhuna aykırıdır ve ruhunu öldürmektedir.
***
Esasen II. Vatikan Konsili’nin Müslümanlar hakkında ilk defa dolaylı da olsa olumlu ifadeler kullanması Kutsal Topraklar konusunda tarafların ortaklığı sonucudur. Özellikle de Filistinli Hıristiyan din adamları yakınlaşma akımının başını çekmişlerdir. Mimarı olmuşlardır. Haçlı Savaşları’ndaki gibi Filistin doğrudan Hıristiyanların işgali altında olmaması ve aksine yerel Hıristiyanların da bu işgalin narıyla kavrulması tarafların yakınlaşması açısından büyük bir tarihî fırsattır. Siyonizm meselesinde Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında ortak noktalar yeterince keşfedilememiştir. Atallah Hanna’nın dediği gibi işgal hem Müslüman hem de Hıristiyanların tarihî kutsal nişanelerini silmek ve tanınmaz hale getirmek istemektedir.
Kimi tarihçilerin de belirttiği gibi Yahudilerin altın çağı Müslümanlarla birlikte mesut günleri idrak ettikleri Endülüs’tür. Bu anlamda, Osmanlı da Endülüs’ün bir devamı olmuştur. Zira Ortaçağ’da ve Haçlılar döneminde Müslümanların müttefikleri Yahudilerdi. Şimdi ise tam zıt bir çağı yaşıyoruz. Müslümanlara karşı Hıristiyan geçmişi olan kimi emparyalist ülkelerin Siyonistlerle ittifak ettiklerini görüyoruz. Müslümanlığı da tarihî Hıristiyanlık gibi başkalaştırmak ve iğdiş etmek arzusundadırlar. Geleceğin dünyası ise, bu ittifakın çözülmesi ve Siyonistlerin dışlanması üzerine Hıristiyan-Müslüman ittifakı kurulması üzerine şekillenecek ve yükselecektir.
***
Müslüman ve Yahudilerin bahtiyar günleri nasıl Endülüs’te geçti ise Hıristiyan ve Müslümanların bahtiyar geleceklerini de Filistin dâvâsı şekillendirecektir. Bu yapı üzerine şekillenecek geleceğin Endülüsü de Filistin üzerinde kurulacaktır. Gerçek Mesih’in misyonu burada emperyalizmin kurduğu sahte Mesih devletini yıkmak olacaktır. Atallah Hanna ve benzerlerinin konuşmaları ve tavırları bize bunu müjdeliyor.
19.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|