Bir yerlere gizlemeliyim kendimi.
Kimsenin geçmediği sokaklardan geçmeliyim. Yeni sokakları keşfe çıkmalıyım.
Ya da en tenhasını bulmalıyım caddelerin.
Kimsenin oynamadığı parklarda oturmalı.
Kimsenin bilmediği yerlerde dalmalıyım uzaklara.
Arada gülmeliyim…
Kendi kendime konuşmalıyım.
Arkamdan bakan olsa da, beni tanımadıklarını bilmek rahatlatmalı beni.
Yani ilk defa kimseyi düşünmeden, kendim olmalıyım.
Artık uyurken hayal kurmak var, yeni yepyeni.
Kâbuslardan can havliyle gerçeğe dönmek istemiyorum.
Her telefon çalışında yüreğim ağzıma gelmemeli.
Her zil çalışında pencerelere gizlenmemeliyim.
Hayatın içine karışmalı gezmeli, koşmalı, yürümeliyim.
Yani nefes alırken mutlu olmalı, verirken rahatlamalıyım.
Eylül geldi, yaz bitti, kış gelecek telâşelerim olmamalı.
Yağmurlar yağdığında hüzünler içimi doldurmamalı.
Her mevsim, her değişim mutlu etmeli beni olduğum yerde.
Yapraklara bakıp umutlanmalıyım. Bir daha gelecekler diye neşelenmeliyim.
Yani artık değişen ve giden hiçbir şey benden bir şeyler alıp gitmemeli.
Hayata dört elle sarılmalıyım tıpkı ağaçlar gibi; yani her şeyimi kaybederken öylece beklemeliyim.
Mevsimler değişmeli, yağmurlar yağmalı, arada güneş çıkmalı ve ben her değişimde aynı asilliğimle ayakta durmalıyım.
Mevsimini beklemeliyim, yeniden çiçek açıp meyve vereceğim günün hayali yaşatmalı beni de.
Kendimi değil, geçmişimdeki beni saklamalıyım satırların arasına.
Bana ait ama başkalarının olduğu karelerde silinmeli hafızamdan.
Hiçbir şiir, hiçbir satır, hiçbir melodi beni hüzünlendirmemeli.
Hiçbir göz incitmemeli bakışlarımı.
Sadece kendim için yaşamalıyım.
Bu dünya herkesin olduğu kadar bana da ait.
Bak şu gök, şu yer, şu deniz, şu toprak, şu bahçe, her şeyde benim de hakkım var.
Kendimi saklamak neden dört duvar ardına?
Neden yasaklamak her şeyi gözlerime?
Ben de çıkmalıyım benim olan meydanlara.
Ben de bir taşın üzerine oturup, saatlerce kalmalıyım.
Yağmur yağınca koşmamalıyım. Yavaş yürümeli, yağmurun ıslatmasını beklemeliyim. “İnsanlar ne der?” düşüncesi terk etmeli artık beni.
Herkes terk etti diye sessizlik olduysa çok da önemli değil.
Sessizlikte yankılanan sesler doldurmalı içimi.
Araba sesleri gelmeli arada kulağıma.
Bir çocuk, koşarak salıncaklara gitmeli, dünyadaki en mutlu insanı görmenin mutluluğunu yaşayarak bakmalıyım ona.
Yani yaşamı izlemeli, ellerimle dokunmalı, her anda hissetmeliyim.
Ve bunun için hiçbir şey beklememeliyim.
Her sabah uyanmış olmak yetmeli bana mutlu olmak için.
08.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|