Bu haftaki röportajımızı da yine son günlerde hararetle tartışılan Kürt sorunu üzerine. Konuğumuz, Kürt sorununa farklı bir yaklaşım sergilediği için çoğu medya tarafından “İslâmcı Kürt” olarak tanıtılan Altan Tan...
Tan, yaşanan tartışmaların iç siyaset açısından AKP iktidarını yıpratmak için kullanıldığını söylüyor. İç iktidar savaşlarını bir kenara bıraktığımızda ise ortaya çıkan tabloyu Tan, Kürt sorununu çözmüş, ekonomik gelişmişliğini belli bir noktaya taşımış bir Türkiye’nin bölgede öncü lider olabileceği şeklinde okuyor. Tan için Türkiye K. Irak’ta ortaya çıkan federe yapıyı imha etmek yerine inşa etmeli ve bölgeyi kendine entegre etmeye çalışmalı...
Tan’ın Bediüzzaman formülünün Kürt sorununu çözeceğini söylemesi farklı bir anlam ve önem ifade ediyor....
*Yaşanan şiddet olaylarının iç ve dış siyaset açısından yansımalarını nasıl okuyorsunuz?
Kendilerini cumhuriyetin sahibi ve hamisi olarak görenlerin seçimlerden önce laik-antilaik tartışmalar üzerinden tasfiye edemedikleri Ak Parti’yi Kürt meselesi üzerinden, PKK üzerinden tasfiye etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Dış siyaset açısından büyük Ortadoğu projesinin sahipleri olan Amerika, İngiltere, İsrail’in Irak ve K.Irak üzerinden ortadoğuyu yeniden dizayn etmeye çalıştıklarını görüyoruz.
*Peki PKK’nın bunca zamandır yakındığı “devlet sorunu silâhla çözmek istiyor” yaklaşımına yol açacak silâhlı eylemini nasıl değerlendirmeliyiz?
*Türkiye’nin demokratikleşmesi, sivilleşmesi, askerî vesayetin azalması ve kalkması, yeni anayasanın yapılması Türkiye’yi olması gerektiği yere götürür. Yaşanan kavga, içeride ve dışarda Türkiye’nin sorunlarını sulh yoluyla çözmesini, demokratikleşmesini isteyenler ve istemeyenlerin kavgasıdır.
* Bir yazınızda ‘DTP’nin Kürt meselesiyle ilgili bir projesi yok’ diyorsunuz. DTP proje koysa şiddet azalır mı?
Siyasal proje ortaya koyulduğunda proje tartışılır ama birileri silahlar konuşsun istiyor.
* DTP’nin politikalarını nasıl buluyorsunuz?
DTP Diyarbakır’da düzenlediği kongrede bazı şeylerin altını çizerek bir bildiri ortaya koydu. Bu toplantının tam metni elimde değil ancak doğru mudur, yanlış mıdır, tartışmalarına girmeden bu gelişmeyi olumlu buluyorum. Öte yandan DTP’nin projesi yok da Ak Parti’nin bir projesi var mı? İslâmî kesim DTP’ye ve PKK’ya vurarak bir yere varamaz, varamayız. Bir çok İslâmî harekete göre Kürt sorunu diye bir sorun yoktu. Bugünde bazı kesimler “Bizi bölmek isteyen dış güçler saf ve zavallı Kürt kardeşlerimizi kullanmaktadır ve Kürt kardeşlerimiz de buna alet olmaktadır” anlayışındadır. Meselâ 1991 yılında Refah Partisi Merkez Karar Toplantısı sonrasında “Kürt demek doğru mudur?” diye bir tartışma açılıyor. Daha sonra bu konu eski Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’a soruluyor. O da “Fıkhen caiz, siyaseten doğru değildir” diyor. Halbuki bu sorunu en iyi çözecek olan Müslümanlardır, ümmet anlayışıdır...
*ir proje yok diyorsunuz, ama AB projesi çerçevesinde, insan hakları çerçevesinde bu sorunun çözülmesi isteniyor. Bence biraz haksızlık ediyorsunuz...
Bu bir eleştiridir, haklı olabilirim haksız olabilirim. Bu eleştirilerden kimsenin gocunmamısı lâzımdır... Son dönemdeki gelişmeler olumludur. Ak Parti ürkek de olsa birşeyler yapma gayreti içersine girdi...
*Siz hiçbir proje yok diyorsunuz?
Proje yok derken ‘dört başı mamur bir proje yok’ demek istedim. Meselâ anadilde eğitim olacak mı olmayacak mı? Anayasaya bu konuyla ilgili hangi maddeler konulacak, bunlar net midir? Ak Parti’de iyi niyet vardır bu neden dolayı da Ak Parti bu kadar oy aldı... İslâmî kesimin Kürt sorunuyla ilgili bir projesi yok demek kimseyi rahatsız etmemeli..
*Bediüzzaman’nın bu konuyla ilgili yaklaşımı Kürt sorununa bir çözüm getirir mi?
Tabi çözer. Doğu’da yaptırmak istediği Medreset’üz Zehra projesi. Bediüzzaman bu medresede kullanılacak dil için “Arapça farz, Türkçe vacip, Kürtçe caiz” diyor. Bugüne kadar dindarlar Bediüzzaman’ın Kürtçe eğitim olabilir sözünü dillendirdiler mi? Bediüzzamanın bulunduğumuz coğrafyayı kucaklayan ümmet anlayışı olsaydı bugün buralarda olmazdık.
*Risâleleri okuyan milletvekili varken neden bu çözümleri dillendirmiyorlar?
zim siyasetçilerimizin çoğunda resmî ideolojinin karşı çıktığı şeylerden uzak durmak davranışı vardır. Bir de bizim gibi ümmetçi bakış açısına bilinçaltındaki Türk İslâmcı bakış açısıyla karşı çıkanlar da var...
*Ümmetçi bir yaklaşımın sorunu daha kolay çözeceğini söylüyorsunuz. Bir de Kürtlerin sözcülüğüne soyunmuş İslâmi çözümleri reddeden siyasi bir anlayış var...
Bu hareket zaman zaman askere bile göz kırpmıştır. “Dincilere yanaşmayın bize de dokunmayın çünkü biz Güneydoğuda laikliğin teminatıyız” mesajları vermeye çalıştılar. Feridun Çelik, “Laikliğin teminatı biziz, dinciler sizin başınızın belası olabilir” demek istedi. Şimdi bunların tartışmanın bir faydası yok çünkü bu kavgadan birşey çıkmaz...Önemli olan DTP’de değil devletin bu sorunun çözümündeki planıdır...
*Bir de sorunun çözümü konuşulurken sürekli Avrupadaki İspanya, Fransa, İngiltere’deki terör olayları örnek gösteriyor. Sizi bu örneklerden yola çıkma taraftarı mısınız?
Bizim aydınlarımızın bir sorunu da bütün mevzularda Batıyı referans almalarıdır. Ben Batıda yaşanan sorunlardan öğrenilecek şeylerin olabileceğini, ancak asıl kendi tarihimize bakmamız gerektiğini söylüyorum. Osmanlı içinde farklı dinler, etnisiteler çatışmadan nasıl yaşadı? Hz. Selahaddin Eyyubi ve Hz. Ömer Kudüs’e girdiğinde Hıristiyanlara nasıl davrandı onlara bakmamız gerekir diye düşünüyorum.
*Herhalde burada toplumsal yapı da devreye giriyor?
Batı etnik sorunlarını ulus devlet projesiyle çözmeye çalışıyor. Bu Ortadoğuya uymuyor. Sorunun çıkış sebebi zaten Türkiye Cumhuriyetinin ulus devlet olarak bütün farklılıkları yok etmeye çalışmasıydı. Bizim medeniyetimizde bu sorunun çözümü vardır. Geçmişimiz doğru okuyarak günümüze taşımalıyız. Bunun yanında Batı dünyasından da alacaklarımızı alalım...
*Kürşad Bumin sizin ümmetçi anlayışınıza karşı çıkarak bu sorunun modern siyasetle çözülebileceğini söylüyor...
Modern siyasetin diline din de dahildir. Sosyal hadiseleri sadece Batı sosyolojisiyle anlayamayız... Zaten Bumin’e cevabı bir yazısında Ali Bulaç kardeşim vermiştir.
* Biraz daha güncele dönersek Habur Sınır Kapısı’nın kapatılması fikri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Çok yanlış. Biz Irak’taki Kürt Federe Devleti’ni imha değil inşa mantığı içinde olmalıyız. Oranın okullarını, hastaneleri, köprülereni, medyasını biz inşa etmeliyiz, dost bir yapı olarak görmeli ve entegrasyonu hızlandırmalıyız. Fenerbahçe’nin Halep Spor’la yaptığı maçta kıyamet kopmuş, yüzbin insan gelmiştir. Aslında kavga Türkiye’nin bölgesel güç olmasını istemeyenlerin kavgasıdır. Türkiye, Kürt sorunu, başörtüsü sorununu çözerse, ekonomik refahı dengelerse Ortadoğuda bir güç olur. Türkiye’nin ayağa kalkmasını istemeyenler ayaklarına kurşun sıkmaktadır...
*TC’nin güneydoğudaki vatandaşları devlete nasıl bakar?
Ortaanadolu, Karadenizdeki insanlardan farklı bir bakış açısı yoktur. Türkiye’de devletin iki yüzü vardır. Birinci yüzü ceberrüt, jandarma baskısı uygulayan, vergi alan bir devlet anlayışı. İkinci yüzü kerim ve rahim devlet anlayışı; vatandaşına hizmet eden, hadim devlet anlayışı... Demokrat Parti devletin kerim yüzünü temsil ettiğinden geçmişte bu kadar oy almıştır. Hakeza Ak Parti’nin 22 Temmuz’daki oyu da bu anlayışa bağlıdır. Güneydoğulu insanlar devletin ceberrüt yüzüne karşıdır, sorunlarını çözen, şefkatle yaklaşan devletin yanındadır.
* Güneydoğu’daki referandum sonuçlarını böyle mi okumalıyız?
Halk, “Türkiye’deki değişimden dönüşümden yanayım hükümeti destekliyorum yoluna devam etsin sorunlarımızı çözsün. MHP-CHP zihniyetine karşıyım, statükoya karşıyım” dedi.
*Bir de Güneydoğudaki Kürtler Barzaniyi desteklemez, sempati duyar diyorsunuz?
Bilen de bilmeyen de konuşuyor. Sanki Kürtlerin yarısı PKK’nın, yarısı Barzani’nin yanında. Barzani’nin bölgede böyle bir tabanı yok. Kürtler ona dindar olduğundan, giyim kuşamından dolayı sempati besliyor. Ayrıca Barzani Türk ordusunun sınır ötesi operasyonlarında Türk askerine yardım etmiştir. PKK ile çatışmıştır...
*Peki Amerika’nın tutumunu nasıl buluyorsunuz?
Kendi siyasetini uyguluyor. DP’yi, Süleyman Demirel’i, Özal’ı desteklerken de kendi politikasını uyguluyordu. Amerika Ortadoğuyu yeniden dizayn etme iddiasındadır.
*Türkiye nasıl bir politika geliştirmeli?
Türkiye’nin kendi projesi olmalı. Türkiye körü körüne ne ABD’nin ne AB’nin ne de Rusya’nın projesini uygulamalıdır. İçerideki bütün farklılıkları demokratikleşmeyle yaşatabilecek bir çözüm bulmalıdır. Komşularıyla iyi geçinmelidir. Kürt Federe Devletini inşa etmelidir. Keldanileri, Kürtleri, Arapları, Türkmenleri, Asurileri, Yezidileri kollayan politika izlemelidir. İran, Irak, Suriye’ye uygulanan vizeyi kaldırmalıdır. Kardeş bir politika izlemelidir.
* Bir de Erdoğan-Bush görüşmesi var, sizce ABD Türkiye’yi karşısına alır mı?
Türkiye’yi karşısına almasının siyasî bir bedeli vardır. Çok kolay birşey değil, ancak Amerika Şah döneminde İran’la çok iyiydi ama şimdi karşısında. Amerika’nın Türkiye’yi karşısına alması ne kazanıp ne kaybedeceğiyle alâkaladır...
*Yazar Şamil Tayyar “ABD’nin B planı darbe mi?” diye bir yazı yazmıştı. Siz Erdoğan-Bush görüşmesini bu açıdan nasıl buluyorsunuz?
Olabilir. Amerika kendi siyasî projeleriyle istediklerini elde edemezse bunu farklı şekilde elde etmenin yollarını arayacaktır.
*Şu an ABD’ye açıktan karşı çıkan askerî cephenin böyle bir şey yapacağını düşünebiliyor musunuz?
Bu kavganın iki can alıcı noktası vardır. Birincisi Kürt Federe Devletine karşı çıkılması, ikincisi iç siyasette Ak Parti iktidarının istenmemesi. Bu konularda bir uzlaşma olursa neden olmasın? Bugüne kadar zaten uzlaşmadılar mı?
|