Sınırötesi operasyon neredeyse aylardır tartışılıyor gelinen nokta ise sınırötesi harekât için meclisin tezkereye onay vermesiyle sonuçlandı. Sonuçlandı sonuçlanmasına ama tartışmalar devam ediyor. Sınırötesi operasyonun Türkiye’ye ne kazandıracağı veya ne tür riskler içerdiği tartışma programlarının ana konusu haline geldi. Biz de bu konuları “Demokrat, sol liberal” olarak anılan, siyasî bağlantısı, İşçi Partisi üyeliği ve Cem Boyner’in Yeniden Demokrasi Hareketi’nin güneydoğu sorumluluğuyla sınırlı olan Kürt Aydını Ümit Fırat’la konuştuk. Ama Fırat parti bağlantısının bunlar olduğunu söylemekle birlikte Türkiye sorunlarını konuşan herkesin siyaset yaptığını söylüyor. Konuşmamız sırasında Fırat PKK’nın özgürlük getiremeyeceğini, Kürt sorununun Ankara’nın yönetim anlayışını değiştirmesiyle çözüleceğini söylüyor. Olaya demokrasi açısından bakan Kürtler aydınlarından ne askerin ne de PKK’nın hazettiğini belirtiyor....
*Güneydoğu’da şiddet yeniden tırmanıyor. Sizce bu PKK açısından ne anlama geliyor?
Belirli siyasî bir tabana oturmuş PKK önemli bir erime sürecine girmiş durumda. PKK şu anda insiyatifi kaybetmeme mücadalesi içerisinde. Son seçimlere bakarsanız AK Partinin DTP karşısında giderek büyüdüğünü görürsünüz. PKK güneydoğu halkına daha iyi bir gelecek vaad eden yapılara itiraz eder. Onun için de PKK’nın hedefi AK Partidir. PKK’nın silahlı kuvvetlerden çekindiği falan yok çünkü silahlı çatışma PKK’nın tabanını kuvvetlendiriyor. Türk ordusu bastırdıkça PKK’a güçleniyor...
*Peki siyasetçiler nasıl bir yanlış yapıyor ?
T.C. kurulurken yanlışlar yapıldı. Türkiye’yi yönetenlerin politikaları baştan beri yanlış.Bu sorun her zaman vardı. 1970’lerde neden çatışmalar yaşanıyordu. Neden darağaçları kuruluyordu. Neden sürgünler yapıldı. Neden zindanlar doluyordu. Neden yasaklar vardı.1970 muhtırasından sonra Diyarbakır’daki Askeri Mahkemeler sadece Kürtleri yargıladı. Diyarbakır Ceza Evi Ebu Gureyb gibi değil, tarihte benzeri görülmemiş vahşettir. Pek çok problemin kaynağı olarak Diyarbakır Cezaevi referans gösterilir. Kürt meselesi uluslarası mesele olmaktan ziyade Ankara’nın meselesidir ve Ankara’da masaya yatırılmalıdır. Bunun yerine kalkıp sınırötesi masaya yatırılıyor.
*Sizce Ankara neden bu konuyu masaya yatıramıyor veya yatırmıyor?
Ankara’da militarist vesayet sistemi var. Sivil siyasetin alanı kısıtlanmaya çalışılıyor. Resmî ideolojinin dışına çıkan siyasi görüşler rotaya uygun hale getirilmeye çalışılıyor. Gece yarısı bildirileri yayınlanıyor.
*Peki silahlı mücadeleyle sorunların çözülmesi mümkün mü? Dağa çıkmak mücadele için gerekli mi?
Silahlı mücadeleyle bir sorunun çözüldüğünü ben bu güne kadar görmedim. Sizin silah üstünlüğünüz varsa bir ülkeyi işgal edersiniz ve topraklarına yerleşirsiniz, ama bu sorunu çözmüyor. Sizin istediğiniz oluyor, ama problem çözülmüyor. Sorunun çözmesi için insanların özgürce konuşup, sorunu masaya yatırıp hastalığın teşhisi koyup tedaviye başlanması gerekir. Sizin parmağınızda bir kanama var ya kolunuzu kesiyorlar ya da parmağınızı sarıp kanı göstermemeye çalışıyorlar olmadıki bu...
*Burada sorun sadece devlette mi?
Sorunun kaynağı devlet politikalarıdır. Yoksa iş; tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıktı durumuna dönüyor. 1920’lere gelindiğinde Kürtleri siz Türksünüz deniliyor. Asırlardır Kürt olarak yaşamız bir topluma siz Türksünüz deyip zorla kabul ettirmeye çalışmak onları aşağılamaktır. Bu Türklerin aşağılık bir varlık olduğu anlamına gelmesin. Bir Türk’e de sen Kürtsün dersen onu aşağılamış olursun. Bir de Kürtlere sen Türksün diyorlar ama onu Türk saymıyorlar gene öteki muamelesi yapıyorlar.
*Yani görmezden geliniyor?
Kürdün siyasî bir pozisyonu olursa not ediyorlar. Böyle bir iki yüzlülük böyle bir riyakârlık böyle bir yok sayma politikası ister istemez bu insanları farklı eğilimlere sevk etti. Bu farklı eğilimlerden PKK da çıktı başkaları da çıktı.
*Bugün mecliste DTP var. Bir de DTP’ye PKK’ya terörist örgüt demiyor eleştirileri...
DTP’nin PKK’ya bağlı büyük bir kitle tarafından seçildiğini görmemiz lâzım. Bugün DTP’liler bütün kanalları gezip PKK terör örgütüdür dese sorun çözülmeyecek ki. Sadece bunu söyleyen DTP’liler sokağa çıkmayacaklar. Biz de “Ahmet Türk PKK’ya terör örgütü dedi”yle kalacağız. Birileri PKK’ya terör örgütü diyor da ne oluyor...
*Peki olaya nasıl yaklaşmak gerekir?
PKK nasıl bu kadar etkili oldu? Bu kadar kitleyi etrafında nasıl topladı? Milletvekili çıkaracak güce nasıl ulaştı bu soruların cevaplanması lâzım. Siz bu kitleye karşı PKK’dan caydırıcı alternatifler geliştirin...
*PKK ve DTP Kürt sorunu çözüme kavuşturacak bir yapıya sahip mi sizce?
Hayır. DTP’nin “Meselenin adı şudur ve şu yöntemlerle çözülecek” demesiyle sorunun çözülmeyeceğini sağduyu sahibi herkes bilir. Ankara bu bölgeyi yeniden nasıl güvenli hale getiririz? Merkezle olan problemlerini nasıl gideririz? sorularını cevaplamalı. Yoksa bir tarafta Kürt temsilcileri bir tarafta Türk temsilcileri oturup masa başında bir pazarlıkla bir yere varamazlar. Bir masanın etrafında oturması gereken birileri varsa onlar generaller ve sivillerdir. Çünkü iki taraf arasında çözüm konusunda uzlaşma sağlandığı zaman önemli bir mesafe alınır.
*Tamam devletin yanlış politikaları var ancak bölgedeki yöneticilerin, düşünen insanların hiç mi yöntem yanlışı yok?
Siz bana bu ülkede varolma şansı vermeyen bir rejim uyguluyorsunuz, beni görmezden geliyorsunuz, yok sayıyıyorsunuz, benim demokratik talebi dikkate almıyorsunuz, benim burada sağduyulu olmam bir mucizedir. Bir generalin çocuğu İngilizceyi istediği zaman öğreniyor ancak ben Kürtçe öğrenmek istiyorum dediğinde var mı böyle bir imkân. Ya da bir general Kürt olduğunu söylerse emekli edilir mi edilmez mi?
*Yani devlet hatalı diğer taraf kusursuz?
Hataları çok var, ama etik olarak baktığınızda birşey söyleyemiyorsunuz çünkü sen bir tarafı özgürce eleştirebilirsen diğer tarafı da eleştirmen gerekiyor. Yoksa sadece bir tarafı eleştirmekle işe başlamak haksızlık oluyor etik olarak da doğru olmuyor. Ben PKK’ya yakın durmadım ve eleştirel baktım. PKK’nın Eruh’taki ilk eyleminden sonra PKK’nın Stalinist bir örgüt olduğunu ve toplumu özgürleştiremeyeceğini düşündüm. O dönemlerde Ankara bizlere kapıları kapatmıştı. Biz de geleceğimizi Türkiye’nin dışında bir yapılanmayla sağlamayı düşünüyorduk. Ama daha sonra Türkiye bir tercih yaptı ve dünya devleti olma yoluna doğru adımlar atmaya başladı. Madem ki Türkiye insan hakları noktasında despotça adımlar atmayacak biz de bu ittifakın içinde yer alabiliriz dedik. Bugün bir çok arkadaşım beni yine iyimser buluyor...
*Neden?
Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra ne cinayetin arkasındaki örgüt aydınlatıldı, ne de beklenen adil davranış gösterildi. Düşünün ki katili getiren arabanın önünde “Ya sev ya terk et” yazan bir rejimle karşı karşıyayız.
*Bunun karşısında da birileri silâha sarılıyor değil mi? Bu doğru bir yöntem mi?
Silâhlı mücadelenin topluma kazandırdığı bir şey yoktur, ama dünyada silâh ticareti vardır. Siyasî arenada en etkili sektördür.
*PKK'nın durumu bu mudur?
PKK sadece dört-beş tane delikanlının veya genç kadının oturup karar verdiği bir yapı değildir. Etrafında büyük yapı vardır. PKK sadece silâhlı mücadele örgütü olarak görülmemelidir. PKK bir istihdam oluşturmuştur. PKK’nın mücadelesi sayesinde Türk ordusuna milyonlarca dolarlık silâh satılmaktadır. Bunun aracısı satıcısı kaçakçısı var. Uyuşturucu ticareti var. Bu işin rantından geçinen insanlar var. Silâhlı mücadeleyi sadece genç delikanlılar ve kadınlar seçmiyor. Zorlanıyorlar bir biçimde....Herkesi durduramıyorsun birileri suyu geçmeye çalışıyor. O suyun geçeni boğduğunu bile bile suya atlıyorlar. Böyle olaylar dünyanın heryerinde yaşanmıştır.
–Devam edecek–
|