Bu hafta eski Bayındır/İzmir Cumhuriyet Savcısı, yeni avukat Gültekin Avcı’yla konuştuk. Eski diyorum çünkü Avcı Danıştay olayı ve Şemdinli olayı sonrası yaptığı yorumlar ve yayınladığı kitaplar yüzünden Kars’a sürgün edilmiş. Hakkında Adalet Bakanlığınca Ağır ceza Mahkemesinde 3 dava açılmış. Avcı da meslekten ihraç edilmektense mesleğini yapabilmek için savcılık görevinden
istifa etmiş.
Avcı’nın kitaplarını merak edenler için: “Karanlık İlişkiler / Susurluk, Şemdinli ve Danıştay Olaylarının Şifresi,
İstihbarat Oyunları / Orduların Karanlık Senaryoları, Seçilmiş Terör Doğu’nun İstilası” Kitaplar Birey Yayıncılık tarafından yayınlanmış
durumda.
ARTIK MİLLETİN KIRMIZI ÇİZGİLERİ VAR
Eski savcı Gültekin Avcı, “22 Temmuz seçimlerinde halkın yarısı genelkurmay politikalarını sert bir şekilde reddetmiş, Genelkurmayın kızmızı çizgilerini ezip geçmiştir. ‘Biz askerin politikalarıyla yönetilmek istemiyoruz’ demiş ve görevi AKP’nin omuzlarına yüklemiştir. AKP’nin statükoyla uzlaşıp fikri değişime gitmesi millete ihanet olacaktır. Artık askerin değil milletin kırmızı çizgileri var” diyor.
*Yeni bir anayasa hazırlanıyor, AKP’nin üstünde sürekli “uzlaş” baskısı var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle 27 Nisan muhtırasını iyi okumak lâzımdır. Bu muhtıranın hakim paradigması laiklikti, millet ve demokrasi karşıtıydı. 22 Temmuz seçimlerinde halkın yarısı Genelkurmay politikalarını sert bir şekilde reddetmiş, Genelkurmayın kızmızı çizgilerini ezip geçmiştir. “Biz askerin politikalarıyla yönetilmek istemiyoruz” demiş ve görevi AKP’nin omuzlarına yüklemiştir. AKP’nin statükoyla uzlaşıp fikri değişime gitmesi millete ihanet olacaktır. Artık askerin değil, milletin kırmızı çizgileri var. Türkiye’de anayasanın nasıl hazırlanacağı bellidir ve AKP burada milletin istediğini yapmak mecburiyetindedir. Bugün hakim ideolojinin tetikçisi diyebileceğimiz grupları toplasanız yüzde 20’yi geçmez. Onun içinde de tamamen totaliter, Kemalizmi din olarak algılamış, kutsallaştırmış olanlar yüzde beş altıyı geçmez...
*AKP’nin arkasında Liberaller, Sosyalistler, Demokratlar ve İslâmi kesimden bir çok insan var. AKP bunu görmüyor mu?
Dikkat ederseniz buna rağmen bir gerginlik var. “Acaba yeni anayasa şeriat anayasası mı?” olacak deniliyor. Bu kadar komedi olmaz. Dışardan bakan birisi “Herkese türban takılsın mı?” tartışması yapıyoruz zanneder. Halbuki biz “Üniversiteye başörtülüler girsin” diye tartışıyoruz. Artık bu bir hak. Yasakçı zihniyet kafaların içiyle ilgilenmiyor, kıyafetin ötesine geçememiş. Esvabın ötesine geçemeyen anlayış geri kalmaya, kokmaya, yerlerde sürünmeye mahkûmdur. Millet ayrı koloniler kurar, atom bombaları geliştirir, Ortadoğuda stratejiler geliştirir, siz türbandı, Malezyaydı, laiklikti uğraşırsınız...
*Kemalizmi bir din olgusu olarak kabul edenler var diyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında Kemalizmin anayasadan çıkarılmasına kuvvetli direnç göstermeleri normal değil mi?
Kemalizmi din olarak lanse ederseniz, Kemalizm dini kendi iklimindeki semavi dinle karşı karşıya gelir. Semavi din onu ezer geçer. Atatürk’ü bu dinin peygamberi, Nutuk’u kutsal kitabı olarak kabul ederseniz çatışma kaçınılmazdır. Asırların mesajı olan İslâm karşısında şansı olması mümkün olabilir mi? 1923’ten bu yana gelişen bir Kemalizm 1400 yıldır dünyanın her köşesine kendini ulaştırmış bir din karşısında durabilir mi?
*Komünizm gibi bir ideoloji bile insanları dinlerinden alıkoyamamıştır, öyle değil mi?
Kemalizm tek bir devletin rengi, Komünizm cihanşümul olmuştur. Çin hâlâ öyle, Küba hâlâ sosyalizmi takip ediyor. Onlar bile can çekişirken Kemalizmin daimi bir doktrin olmasından bahsedilemez.
*Güncel konulara dönersek, siz “Cumhurbaşkanının Genelkurmayı ikna etmesi gibi bir tavır sözkonusu olamaz” diyorsunuz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Gül ,Cumhurbaşkanı olmadan Barolar Birliğine, TÜSİAD’a, Yargıtay’a, Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Bunlar bence yanlıştı. Çünkü cumhurbaşkanını bu makamlar değil, millet seçiyor. Bu kurumlardaki insanlar da seçim sandığı geldiğinde kendi görüşlerine uygun oy atıyorlar. Egemenlik milletindir... Bakıyorsunuz hâlâ Yargıtay Başsavcısı yersiz, anlamsız çıkışlar yapıyor...
*Bu tür çıkışlar nasıl önlenir sizce?
Zaman içinde zihniyetinde hiçbir pranga olmayan başsavcılar, anayasa mahkemesi üyeleri, hakimler savcılar yüksek kurulu üyeleri atayarak. Milletin arzusu budur. Millet AKP’ye “Benim ülkemi Genelkurmay Başkanı yönetsin istemiyorum. Benim ülkemi siysasiler yönetsin” mesajını vermiştir. Bölgede İran, İsrail kadar kıymeti harbiyemiz yok. Kemalizm kendi sınırları dışında bir anlam ifade etmiyor. Artık Türkiye bölgede etkili olmak istiyorsa imparatorluk yaklaşımı sergilemelidir. Türklüğe kıymetini veren tarihtir. Sen 301. maddeye Türklüğü yerleştirerek koruyamazsın. Anayasada herkesi Türk ilan edemezsin...
*“Kemalizm sınırları dışında anlam ifade etmiyor” demek küresel aktör olmamızı engellediği anlamına gelir mi?
Kemalizm ideolojisini sınırlarınız dışına ihraç ettiğinizde kimseyi hareketlendiremezsiniz, kimse bu düşünceyi paylaşmaz. Bu açıdan bakıldığında hilafetin kaldırılması Türkiye’nin küresel aktör olması yolunda zararlı bir devrim olmuştur. Eğer kaldırılmamış olsaydı Türkiye küresel aktördü. İngiltere’nin hilafetin kaldırılmasını bu kadar istemesinin arkasında da bu nedenler vardır.
*’Osmanlı geri gelir’ diyenler var ama...
Osmanlı’ya yalvarsanız yakarsanız, hergün adaklar adasanız geri gelmez. Ufkumuz o kadar daraltılmış ki Malezya tartışmalarına bakınız. Önümüzde AB, ABD, Avrasya projeleri vardır. Kemalizmle hiçbirine giremezsiniz. Türkiye Kemalist ideolojiyi takip ettiği sürece parçalanacaktır... Zaten ABD Dışişleri Bakanı Rice, 2003 yılında “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek bunun içinde Türkiye de var” dedi. Bu resmi bir açıklama. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Cumhuriyetinin milleti kucaklayan bir anlayış geliştirmesi gerekmektedir.
*Siz Türkiye içindeki siyasî gerginliğin biraz daha süreceği kanaatinde olanlardansınız galiba?
Komutanların cumhurbaşkanımızı rencide edici hareketleri utanç vercidir. Gül’e konulan tavır, millete konulan bir tavırdır ve aynı sertlikte mukabele görür. ‘Ben senin seçtiğin cumhurbaşkanını tanımıyorum’ diyen komutanlar, milletçe kendi irfanına uzak olarak tellakki edilecektir ve orduyla halkın arasını açacaktır. Zaten 1960 ihtilaliyle kışlasından çıkan ordu batı kültürüne adapte edilmiş durumdadır. Genelkurmay ve dışişleri medeni değerler, kültürül değerler açısından dönüştürülmüştür. Biz batının teknolojisini, ilmini, hukukunu almaya çalışıyoruz. Biz batının medeniyetini almaya çalışmıyoruz. Asyanın irfanına sırtınızı döndüğünüzde milletle aranıza bir uçurum koymuş oluruz. Bugün Dışişleri, Asya irfanına yabancı durumdadır ve halkla bağları kopmuş durumdadır.
*Yani Genelkurmay başkanlığı halkın arzuladığı davranışları sergilemekte zorlanacak demek istiyorsunuz?
Gerginlik sürecek, ordu kabullenmemekte devam edecek. Bence Genelkurmay Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı. Bağlanırsa en azından başbakan ve cumhurbaşkanıyla aynı protokolde bulunma şansını kaybedecek. Böylelikle ‘genelkurmay selam verdi, vermedi, gördü, görmedi’ gibi Türk milletinin başbakanını ve cumhurbaşkanını, halkı rencide edici tartışmalardan uzaklaşacağız. Genelkurmayın savunma bakanlığına bağlanması milletin tercihlerinin rencide edilmemesi açısından önemlidir. Genelkurmay bürokrasinin, başbakan ve cumhurbaşkanı milletin tercihidir... Yeni anayasayla milli güvenlik kurulu kaldırılmalı, askeri yargı kaldırılmalı, resmi ideoloji kaldırılmalı, hakimler savcılar yüksek kurulu üyelerininin bazılarını meclis atamalı...
*Sizin değişmesini istediğiniz şeyler üzerinde kıyamet kopuyor zaten...
Avrupa demokrasisini istiyorsanız bunları yapmak zorundasınız. O zaman açıkça “Genelkurmay cumhuriyetinden memnunuz, genelkurmaylarımız hikmet sahibi hepsi Platon, Sokrat, biz onlara meftunuz, demokrasi bizim milletimizi hasta eder” desinler. Militarizmle demokrasi arasında tercih yapsınlar. AKP bu noktadan sonra geri adım atamaz, AKP’nin yeni sloganı “resti gör” olmalı...
|