Şehr-i Ramazan...
Yılın en bereketlisi, ayların en güzîdesi, hazırlıkların en anlamlısı...
Nüzûl-u Kur’ân.
Kur’ân’ın parça parça, peyderpey, sanki yeniden indirilişinin simgesi.
O mânânın, hem de havanın derhatır, tahattur edilmesi.
Dünyanın her köşesinde, çeşit çeşit âvâzları ile an bean Kur’ân’ın tilâveti...
Ümmetin ayı...
Oruca duruş; sahura kalkış, iftarı bekleyiş, duâ ediş...
Kulluğa daha bir yaklaşış, emri bekleyiş...
Nefsi gemleyiş, şeytanı bağlayış...
Manevî havanın temizlenişi...
İbâdete, günahlardan sakınmaya, tefekküre, zikre daha bir muvaffakıyet...
Mideyle beraber, göz kulak, dil... bütün âzâların, kendini bir çeşit ibâdetle meşgul bilmesi...
Kalbin yumuşaması, merhamet duygularının kabarması, diğergamlığın uyanması.
Kendi durumu ne kadar sıkıntılı olsa da kendinden daha sıkıntılı birinin bilinmesi, bulunabilmesi...
İnsanın kendini ona yardımla mükellef bilmesi.
İnsanın insâniyeten gelişmesi, tenmiyesi.
Manevî havanın değişmesi...
Uhrevî âlemlerden insanın gönlüne, kalbine, rûhuna pencereler belirmesi...
Dünyevîliklerin bir aylığına da olsa asgariye, en aza indirilmesi...
Konuşmaların görüşmelerin, gülüşmelerin, çalışmaların...
Ziyaretlerin sıkılaşması, sevgilerin, beraberliklerin...
Samîmiyetlerin kucaklaşması, hal hatır sormaların...
Hiçbir karşılık beklemeksizin yardımlaşmaların...
Sadece Allah rızâsının gözetilmesi...
Başka, maddî, mânevî bir menfaat, bir makam, bir rütbe istenilmemesi...
Biraz meleklere benzeyiş, sırf Allah için yaşayış, Onun için oluş...
Sadece, zikir, tilâvet-i Kur’ân, tesbih, tevhid, hamd, tehlil ve tefekkür gibi mânevî gıdalarla tagaddî edilmesi, sadece onlarla yetinilmesi...
Yaratılış gâyesine insanın daha bir yakınlığı, kurbiyeti...
Düşmanlıkların bırakılması, kızgınlıkların, kırgınlıkların unutulması...
“Dünya öyle değerli bir metâ, bir mal değil ki, üzerinde çekişmeye, nizâya, kavga edilmeye değsin!”
Hâfız-ı Şirâzî’nin ne kadar haklı olduğunun daha bir görünmesi...
İnsan ufkunun gelişmesi, daha yüksek, daha müteal, ve de daha aşkın şeylerin istihdaf edilmesi...
Oruç; riyânın, gösterişin, çalım satmanın içine giremiyeceği tek ibâdet göstergesi...
İslâmın en büyük bir sembolü, şeâir-i İslâmın en büyük bir edillesi...
İftar ve terâvih; Rubûbiyet-i İlâhiyeye karşı ubûdiyet-i insaniyenin bir resm-i geçidi, hem de o haşmetli mukabelesi...
Sahur; “Muhammed Ümmeti”nin acziyetinin, zayıflığının hem de onu diğer ümmetlerden ayıran “mümtâziyetinin” en beliğ bir gerekçesi...
Teheccüd; gecenin karanlığını delen o en parlak yıldız
Hem de kabir gecesi karanlığının en aydınlık bir târık-ı kevkebi.
Bayram
Bir ay boyunca tutulan o mübârek savmin, o bereketli orucun bir mükâfat-ı âcilesi.
Hem de bir ücret-i muaccelesi...
[email protected]
|