Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Avrupa Birliğine doğru, hangi iş alanları öne çıkacak?

Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinde, gerek kamu sektörü, gerekse özel sektör nitelikli yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyacaktır. Yeni iş alanları ortaya çıkmakta ve çok sayıda mesleğin önemi artmaktadır.

Uzmanlar diyor ki!

Uluslararası ilişkileriyle özellikle AB ve DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) mevzuatını iyi bilen yöneticilere talep artacak. Pazarların genişlemesi perakende sektörünü harekete geçirecek ve pazarlama ile ilgili meslekler önem kazanacak. Eğitim, turizm ve sağlık yine özelliğini koruyan alanlar olarak kalacak. Gıda sektörü, modern hayvancılık ve organik tarım sebebiyle ziraat dalındaki meslekler öne çıkacak. Çevre ile ilgili konular gündemi daha fazla işgal edecek. Sivil Toplum Kuruluşları (STK) önem kazanacak. STK yöneticiliği profesyonelleşecek ve uluslar arası işbirliği doğacak. İnsan yapısını inceleyen bilim dalları yine geleceğe yönelik meslekler arasında yer alacak. Bütün bu iş alanlarında bilgi teknolojilerinin rolü fark oluşturacak. Diğer yandan, AB’ye uyum sağlama, uzlaşma, uyumlu çalışma, şeffaflık, etik önem verilmesi gereken çalışma disiplinleri olacak. Havacılık sektörü parlayan bir iş alanı durumuna girecek. Lojistik, bilgi teknolojilerini kullanarak e-ticaretin ayrılmaz bir parçası haline gelecek. İyi eğitim ve sürekli öğrenmeyi sürdürenlerin iş bulma şansı artacak. Bireyler arasındaki farkı kariyerleri belirleyecek.

AB neleri önemsiyor?

Çok iyi derecede İngilizce yazmayı ve konuşmayı bilmek, uluslar arası alanda bilinen üniversitelerden alınmış en az yüksek lisans derecesi sahibi olmak. Az bilinen Avrupa dillerini bilmek. Özel sektör ve kamuda (uluslar arası deneyim dâhil) en az 5–7 yıl görev yapmış olmak. Akademik ve meslekî dergilerde araştırma ve çalışmalarını yayımlatmak. AB; ABD ve Japonya ile rekabet etmeye çalışırken, inovasyonun önemi artıyor. Güçlü sosyal ilişkiler kurabilmek, geniş bir dostluk/meslekî ağ oluşturmak. Pes etmeyip ısrarla önceden belirlediği hedef doğrultusunda çalışmaya devam etmek (uluslar arası bir projenin gerçekleşmesi en az bir yıllık yoğun bir mekik diplomasisi ve sabır gerektirir). Değişik alanların çalışma programlarını inceleyip gelecek fırsatların hangi alanlarda olacağını kestirebilmek. Görüşmelerde, karşı taraf ile ilişki kurabilen, yumuşak ama kararlı bir tavır sergileyebilmek. Kültür çeşitliliğine uyabilmek. Adaptasyon yeteneği, disiplinli çalışma, bütünü görebilme yetkinliğini geliştirmek.

Meslekî Yeterlilik Kurumu Yasa Tasarısı

Bu yasanın amacı, ulusal meslek standartlarını temel alarak; Yüksek öğretim dışında kalan teknik ve mesleki eğitim ve öğretim alanlarında ulusal yeterliliklerin esaslarını belirlemek. Teknik ve meslekî eğitim ve öğretimin seviyesini yükseltmek. Akreditasyon, denetim, ölçme ve değerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin faaliyetleri yürütmek. Tanımlanan yeterlilikleri kazandıracak eğitim kurumlarını ve programlarını akredite etmek üzere gerekli ulusal yeterlilik sistemini düzenlemek ve işletmek için Meslekî Yeterlilik Kurumu’nun kurulması, çalışma usul ve esaslarının belirlenmesini sağlamaktır.

06.11.2007


Türkiye’de yükseköğretim nereye gidiyor?

Yükseköğretimin durumu, öne sürülen projeler ve nelere öncelik verilmesi her zaman ülkemizde tartışma konusu olmuştur. Yükseköğretimin teşvik edilmesi ve üniversite eğitiminin bireylere neler kazandıracağının açıkça anlatılması gerekmektedir.

Üniversitelerimiz özellikle son birkaç yılda hızla çoğaldılar. Bu gerçekten sevindirici bir durumdur. Ancak yeni kurulan üniversitelerin bir bina ve tabelâdan ibaret görülmemesi için alt yapı çalışmaları yapılmalı ve bilim üretmeleri sağlanmalıdır. Eğitim kurumu oranının artırılmasında sağlıklı bir planlamaya gidilmelidir. İstihdam dengesi, ihtiyaçlar da öncelikli olarak dikkate alınmalıdır, çünkü maliyeti ucuz diye ya da siyasî kaygılarla bir yapılanmaya gidilmesi doğru olmaz. Eğitim ve öğretimde istikrarı korumak için günün şartlarına uygun yeniliklerin yapılması, ülkemizin değer yargılarının ve gerçeklerinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Üniversiteleri diğer etkenlerden soyutlayarak çözüm bulmak mümkün olmayacaktır. Toplumun bütün kesimlerini kapsayan bir yapıda hareket etmek çok önemlidir.

Yükseköğretimin gelişimi (üniversitelerin örgütsel yapısı, araştırma sorunları, finansman) ile ilgili üniversitelerde araştırma çalışmalarına önem verilmesi gerekmektedir. Yani üniversiteler kendi sorunlarını da araştırmalı ve çözüm önerileri getirmelidir. Üniversitelerin her yönden güçlenmesi sağlanarak, araştırmayı seven yetenekli fertler öğretim kadrolarına kazandırılmalıdır. Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı azaldıkça eğitim kalitesi artmaktadır. Öğretim görevlilerini destekleyecek yayın, araştırma faaliyetleri desteklenmelidir. Eğitim-Sen tarafından 278 öğretim üyesi arasında yaptırılan araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 74’ü akademik veya hem akademik hem de malî özerklik istiyor.

Üniversitelerin, veli ve öğrencilerin ihtiyaçlarını da dikkate alması, programlarda bu ihtiyaçlara yer verilmesi gerekmektedir. Eğitimde kalite anlayışı değişmeye başlamıştır. Yükseköğretimin amacı nedir, üniversite öğrencilere ne sunmaktadır ve onlardan nasıl bir destek beklemektedir? İnsanlara kendimizi anlatamadığımızda, onların bize kuşkuyla bakmaları son derece tabiîdir. Eğitimciler Birliği Sendikası’nın (Eğitim-Bir-Sen) ‘‘Türkiye’de Demokrasi Kültürü ve Siyasal Durum Analizi’’ adlı araştırmasında, ‘‘en güvenilir kurum’’ verilerinde üniversitelerin güvenilirlikte yüzde 2 ile en düşük seviyede gelmesi gerçekten çok düşündürücüdür. Bir ülkenin bilim ve düşünce üretmekle yükümlü kurumlarının halk tarafından hiçbir güvene mazhar olmaması kurumların durumu açısından üzerinde durulması gereken bir noktadır. Ülkemizde üniversitelerin belirgin amaç ve vizyona sahip olduğundan söz etmek güçtür. Çünkü üniversiteler belirli alanlarda çalışmak ve uzmanlaşmak yerine her alanda söz sahibi olmaya çabalamaktadırlar.

Ülkemizin bilim ve teknolojik çalışmalarda çok ileri noktalarda olduğunu söylemek zordur. Türkiye bilim ve teknolojik çalışmalarda dünyada 81. sırada yer almaktadır. Üniversitelerimizin araştırmalarının ve kalitesinin dünya üniversiteleriyle yarışabilecek hale gelmesi icap etmektedir. 2006 yılında dünya çapındaki üniversiteler listesine Türkiye’den hiçbir üniversite girememiştir. Bilimsel makale ve araştırma çalışmalarını sür’atle artırılması çok önemlidir. UNESCO’nun ‘2005 Bilim Raporu’na göre Türk üniversitelerinde makale üretimi büyük artış göstermiş ve Türkiye 22. sıraya yükselmiştir. Makalelerin yanında, bilimsel buluşlara da öncelik vermek ve özgün buluşlarla dikkat çekmek gerekmektedir.

Üniversitelerde kalite yarışı başladığında, eğitimin çıtası daha da yükselecektir. Üniversiteler, kendilerini en hızlı geliştiren ve yenileyen yapılardır. Bu sebeple kalite yarışı demek aynı zamanda daha kaliteli insan gücü demektir. Böylece dış rekabete daha dayanıklı hale gelinebilecektir. Üniversiteleri sadece öğrencilere bilgi veren yerler olarak göremeyiz. Çünkü üniversiteler öğrencilere doğru ile yanlışı ayırt etmeyi ve hayatta kendi yolunu bulmayı öğreten ve bunun için gençleri düşünmeye, araştırmaya sevk eden eğitim kurumlarıdır.

Öğrencilerin yükseköğretime devam etme konusunda teşvik edilmesi çok önemlidir. Bununla birlikte üniversiteye girişte ve öğrenim sürecinde bütün öğrencilere eşit imkânların sağlanması için çalışılmalıdır. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı) ‘‘Eğitime Bakış 2007’’ raporuna göre Türkiye yüzde 11,2 yükseköğretim mezuniyet oranı ile 30 OECD ülkesi arasında son sırada yer aldı. OECD ülkelerinde yükseköğretim seviyesinde kişi başına ortalama harcama 7 bin 664 dolar olurken, Türkiye’de bu miktar 4 bin 231 dolarda kaldı. Türkiye genç nüfusuna rağmen bu nüfusun içerisindeki üniversiteli oranının düşüklüğü ile dikkat çekiyor.

Yüksek öğretim ile ilgili son gelişmeyi şöyle özetleyebiliriz: 2008 yılı eğitim hedefleri kapsamında YÖK’ün ‘‘Standart belirleme, koordinasyon, uzun dönemli planlama ve denetimden sorumlu’’ bir kurula dönüştürülmesi öngörülüyor. Bunun yanında vakıf üniversitelerinin yükseköğretimdeki payı artırılarak, özel üniversitelere yönelik düzenleme ve mevzuat değişikliği yapılması planlanıyor. Geleceğe umutla uzanabilmek dileğiyle, sevgiyle kalın…

Mustafa OĞUZ

06.11.2007


Okul öncesi eğitimin ilkeleri nelerdir?

a) Çocukların bedensel, bilişsel, duygusal, sosyal, kültürel, dil ve hareket gibi çok yönlü gelişimlerini destekleyecek eğitim ortamı hazırlanır.

b) Eğitim faaliyetleri düzenlenirken çocukların yaşları, gelişim özellikleri, öğrenme hızları, ilgileri, ihtiyaçları ile okulun ve çevrenin imkânları dikkate alınır.

c) Çocukların; beslenme, uyku, öz bakım becerileri, doğru ve sağlıklı temel alışkanlıklar kazanmalarının yanında tabiat sevgisiyle çevreye duyarlı olmaları da sağlanır.

d) Eğitim faaliyetleri çocukların, sevgi, saygı, iş birliği, katılımcılık, sorumluluk, yardımlaşma ve paylaşma duygularını geliştirici nitelikte olur.

e) Eğitim, sevgi ve şefkat anlayışı içinde yürütülür. Çocuklara eşit davranılır ve bireysel özellikler göz önünde bulundurulur. Çocukların öz güvenlerini kazanmaları için ceza, baskı uygulanmaz ve kısıtlamalara yer verilmez.

f) Eğitim faaliyetlerinin değerlendirilmesinde belirlenen hedeflere ne ölçüde ulaşıldığı tesbit edilir. Plânlama yapılırken bu sonuçlar dikkate alınır.

g) Çocukların kendilerini ifade ederken Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına öncelikle önem verilir.

h) Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı hazırlanması için çaba gösterilir.

ı) Oyun, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak uygulanır.

j) Eğitim programı hazırlanırken ailelerin ve içinde bulunulan çevrenin özellikleri dikkate alınır, ailenin eğitime etkin katılımı sağlanır.

k) Çocuğun gelişimi ve okul öncesi eğitim programı düzenli olarak değerlendirilir (Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliği, Madde 7).

Açıkilköğretim öğrencileri SBS’ye girecek mi?

Açık İlköğretim öğrencileri, yaşları itibarıyla ortaöğretim nüfus çağını geçmemeleri şartıyla SBS’ye girebilecekler. Özel eğitim alması gereken öğrenciler de Seviye Belirleme Sınavına girecekler. Sistem öğrencinin bütün özelliklerini dikkate alarak ortaöğretim kurumlarına yönlendirme yapacak. Sınava bütün öğrenciler (sınıf tekrarı yapan, yurtdışında Millî Eğitime bağlı okullarda eğitim gören öğrenciler dâhil) girebilecek. SBS, okulda sunulan eğitim ve öğretime dayalı olarak hazırlanacak. Sorular öğrencinin öğrenim gördüğü yıla ait olacak ve geçmiş yılları kapsamayacak.

Özel güvenlik eğitimi nedir?

Özel güvenliğin günümüzde profesyonel bir meslek dalı haline gelmesi, bu sektörde istihdam oluşturulması yanında çalışanlarına kariyer imkânları da sunması, güvenlik eğitimine olan talebi artırmıştır. Devlet, eğitim ve sağlık alanlarındakine benzer şekilde güvenlik hizmetiyle ilgili olarak da özel sektöre kapılarını açmıştır. 5188 Sayılı Özel Güvenlik Kanunu 10 Haziran 2004 (25504 Sayılı Resmî Gazete) ve Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik 7 Ekim 2004 (25606 Sayılı Resmî Gazete) tarihlerinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu kanun ile özel güvenlik sektöründe çalışan personele eğitim ve sertifika zorunluluğu getirilmiştir. Özel Güvenlik Eğitimleri bu yasa çerçevesinde faaliyet gösteren eğitim kurumları tarafından verilebilmektedir. Özel güvenlik personeli lise ve dengi okul mezunları, yöneticiler ise yüksek okul mezunları arasından seçilmektedir. Özel Güvenlik temel teorik ve pratik eğitimi ile silâh eğitimi yönetici ve çalışan personel için asgarî 120 saat ve yenileme eğitimi de aynı şekilde asgarî 60 saat olarak belirlenmiştir. Eğitimler sonunda başarılı olanlara ‘‘Özel Güvenlik Görevlisi Kimlik Kartı’’ verilmektedir. Özel Güvenlik Sektörü İşadamları Derneği (ÖGSİAD) verilerine göre sektördeki şirket sayısı bin 227’ye, pazarın ekonomik büyüklüğü yaklaşık 400 milyon YTL’ ye ulaştı. Bu şirketlerin 817’si doğrudan özel güvenlik hizmeti verirken, 410’u da ‘‘özel güvenlik eğitimi’’ veriyor.

06.11.2007


Alışkanlık anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir

Alışkanlıkların zinciri önce hissedilmeyecek kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olur (Benjamin Disraelli). Alışkanlık edinmek kolaydır. Fakat onu insanın üstünden atmaya kalkmak insanın derisini söker (John Billings). Her şey homurdanmayı alışkanlık haline getiren kimse, fırsat kapıyı çaldığında bile gürültüden yakınır (Conficendes). His ne kadar kolay değişirse, fikir değiştirmek o kadar zordur (Cenap Şehabettin). Kendi kendini yenmek, zaferlerin en büyüğüdür (Eapıctetos). Davranışlarımız gücümüzün göstergesidir. Onlar sadece alışkanlıklarımız değil, aynı zamanda karakterimizi de yansıtırlar (Samuel Smiles). Kişiyi, kararsızlığı alışkanlık edinmekten daha mutsuz eden şey yoktur (W. Smer).

06.11.2007


Açın okulun kapısını öğretmenim, ben geldim!

Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor ve soba ara sıra duman atıyor. Sınıfın içi sıcak ama kapının yanından çatı akıyor. Şimdi oraya bir kova koyalım, teneffüste başka bir çözüm buluruz. “Teneffüste kuşburnu kaynatalım. Hepiniz üşüdünüz, soğukta ders çalışmak zor olur. Ayşe’nin annesi çörek göndermiş hem onları yer, hem ısınırsınız. Şimdi yollar çamurdur, koşmadan oynayın bahçede. Ananız babanız bana emanet etti sizi. Allah korusun bir yaralansanız, okulda yara bandı bile yok.” Biri kapıya vuruyor, dersin ortasında kim ola ki? Önce rüzgâr doluyor sınıfa, sonra çamura bulanmış iki küçük ayak. Kırmızı bir burun ve minik parmaklar gözüküyor, koca paltonun içinde. ‘‘Kusura bakmayın öğretmenim’’ diyor Mehmet; ‘‘Yine ateşlendi kardeşim. Annemle muhtarın evine taşıdık. Oralar çok çamurlu anca geldim.’’ Onu sobanın yanına getiriyorum. Önlüğünün altından ince kazağı gözüküyor. Çocukların hepsi yoksul, hasta. Ama çocuk işte… Önlüğünün cebinden kocaman bir elma çıkarıyor, bana doğru uzatıyor: ‘‘Alın öğretmenim, yiyin de hastalanmayın. Sonra okulun kapısını kim açar, sobayı kim yakar. Evimizin önündeki yaprakları bile siz topladınız.’’ Elmayı on iki parçaya bölüyorum. ‘‘Yine şanslısınız çocuklar’’ diyorum; ‘‘Kuşburnu çayının yanında bir dilim de elma var…’’

06.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri