Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Kavmine demişti ki: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Herşeyi en güzel şekilde yaratan Allah'ı bırakıp da Baal ismindeki puta mı tapıyorsunuz?”

Saffât Sûresi: 124-125

06.11.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Kişi öldüğünde melekler, "Önünden ne gönderdi?" diye sorarken, insanlar "Geride ne bıraktı?" derler.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 473

06.11.2007


Risâle-i Nur, umûmî bir tahribâtı tamir ediyor

Bugünlerde manevî bir muhaverede bir suâl ve cevabı dinledim. Size bir kısa hülâsasını beyan edeyim. Biri dedi: “Risâle-i Nur'un iman ve tevhid için büyük tahşidatları ve küllî techizatları gittikçe çoğalıyor. Ve en muannid bir dinsizi susturmak için yüzde birisi kâfi iken, neden bu derecede hararetle daha yeni tahşidat yapıyor?”

Ona cevaben dediler:

“Risâle-i Nur, yalnız bir cüz'î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor; belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kaleyi tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor; belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsit âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun, bâhusus avâm-ı müminînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıyla, bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi Kur'an'ın i'câzıyla o geniş yaralarını, Kur'ân'ın ve imanın ilaçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor.

“Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerrep ilâçlar, hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda, Kur'an-ı Mucizü'l-Beyânın i'câz-ı manevisinden çıkan Risâle-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber, imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyât ve inkişafâta medardır” diyerek uzun bir mükâleme cereyan etti. Ben de tamamen işittim, hadsiz şükrettim. Kısa kesiyorum.

Kastamonu Lâhikası, s. 28-29

***

Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın altı aylık hilâfeti ile beraber, Risâle-i Nur'un, Cevşenü'l-Kebîr'den ve Celcelûtiye'den aldığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakâik-ı îmâniye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek, tam beşinci halîfe nazarıyla bakabiliriz. Çünkü adâlet-i hakîkiye ile bu asırda insanlan mesut edebilir bir istidatta bulunan Risâle-i Nur'dur ve onun şahs-ı mânevîsi, Hazret-i Hasan Radıyallahü Anhın bir muâvini, bir mütemmimi, bir mânevî veledi hükmündedir.

Emirdağ Lâhikası, s. 65

Lügatçe:

muhavere: Sohbet.

tahşidat: Toplamalar, yığmalar.

küllî: Büyük, geniş.

muhit: Herşeyi kuşatan.

teraküm: Birikme, yığılma.

müfsit: Karıştırıcı, bozucu.

rahnelenmek: Yaralanmak.

efkâr-ı âmme: Kamuoyu, genelin fikri.

bâhusus: Özellikle.

avâm-ı müminîn: Müminlerin geniş halk tabakası.

istinadgâh: Dayanak yeri.

06.11.2007


Dünyadaki olumsuzlukları önlemenin yolu Risâle-i Nur’da

Uluslararası Bosna Forumu (IF BOSNA) kuruluşuna bağlı Dinlerarası Diyalog Merkezi, Saraybosna’da Holiday Inn Oteli’nde uluslararası bir panel düzenledi.

Tanıtım duyurusunda, Bosna’nın çok kültürlü bir ülke olduğu ve geçmiş acı tecrübelerden dolayı barış içinde yaşamanın bir zarûret olduğu vurgulanarak “Günümüzde tartışılan konulara cevap ve çözüm niteliğinde iyi bir kaynak teşkil eden Said Nursî’nin eserlerinin incelenmesi faydalı olacaktır” denilen panelde, Prof. Dr. Yunus Çengel (ABD-Nevada Üniversitesi), Prof. Dr. Gareth Jones (İngiltere, Christ Church Üniversitesi), Prof. Dr. Mile Babic (Bosna Hersek), Prof. Dr. Rusmir Mahmutchehhajic (IF BOSNA) ve Asım Zubcevich (Saraybosna İlahiyat Fakültesi) birer tebliğ sundu.

Açılış konuşmasında IF BOSNA Başkanı Prof. Dr. Rusmir Mahmutchehhajic, dogmatik düşüncelerin barışı engellediğini, materyalizm ve agresif sekülarizmin de etkisiyle dünyanın, özellikle Balkanlar bölgesinin yaşanamaz hâle geldiğini; bu olumsuzlukları ise Said Nursî’nin eserlerinde var olan hakikatlerle önlemenin mümkün olabileceğini dile getirdi. Ancak, Nursî’nin dünyada ve özellikle Bosna’da bihakkın tanınmadığını söyledi.

Prof. Dr. Gareth Jones ise “Nursî’nin Eserlerinde Hatırlama ve İhlâs” konulu bir tebliğ sundu. Konuşmasına “Nursî, insanın hakikî kimlik ve kişiliğinin tanınması üzerinde durmuştur ve o bizlerin kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi, buradaki işlerimizin ne olduğunu anlatmıştır. Biz Allah’ı bildiğimiz halde bu dünyanın işlerinden dolayı O’nu unutmuşuz. Nursî, bize unuttuğumuzu hatırlatıyor. Kemal-i ihlâsla dünyadaki hengâmeler içinde O’nu unutmadan nasıl yaşayacağımızı çok güzel örneklerle bize hatırlatıyor. Olayları yaşarken kendimizi olaylar içinde kaybetmeden yaşamamızın yollarını gösteriyor. Said Nursî, insanın kendisini Allah’a satmasını ve karşılığında ebedî hayatı satın almasını hayatında yaşayarak örnek teşkil etmiştir.”

Tebliğinde, özellikle, globalleşen dünyada insanın Allah’ı hatırlaması ve hayatını sorumluluk duygusu içinde geçirmesinin global barışa katkıları üzerinde duran Prof. Dr. Jones, bu anlamda Risâle-i Nur’un çok faydalı olacağını ifade etti.

Prof. Dr. Yunus Çengel ise asrımızda geçerli olan demokrasi, hürriyet, cumhuriyet, sorumluluk, bilgi, diyalog, tolerans ve insan hakları kavramlarının Risâle-i Nur’larda hangi ölçüler içerisinde yer aldığı üzerinde durdu. Bu anlamda, Nursî’nin, esas olarak bu değerlerin İslâma ters olmayıp bilakis İslâm’da var olduğunu izah ettiğini detaylı olarak anlattı.

Katolik bir rahip olup Bosna’da bir yüksek okulda yönetici olan Prof. Dr. Mile Babic ise “Şiddet Putları” konulu tebliğinde, Nursî’nin, eserlerinde, insanı şiddetten arındırmak ve şiddetsiz bir dünya kurmak için gayret ettiğini ve işe temelden başladığını anlattı. ‘’Nursî, büyük hakikatlere adanmış büyük bir insandır. Onu okurken ve anlatırken, kendimi bir başka hissediyorum. O, barış ve diyaloğa, fen ve dinî ilimlerin ortak bir bakış açısıyla, yani Tevhid bakış açısıyla yaklaşmıştır ki, bu bana göre diyalogda temel unsurdur. Nursî, eserlerinde, Avrupa’da doğan inkâra dayalı akıl esaslı aydınlanma medeniyetinin eksik bıraktığı kalbe dayalı mânevî aydınlanma ile büyük bir boşluğu doldurmuştur. O, ‘Aklın nuru fen ilimleri, kalbin nuru da din ilimleridir’ diyerek diyaloğun ilk temelini atmıştır. O bilimsel taassubun materyalizmi ve bilimsiz dinin şiddete götürecek fanatizmi doğurduğunu bilmiş ve bu aşırılıklardan korunmanın yollarını eserlerinde akıl-kalp birlikteliği şeklinde formüle etmiştir” diyen Prof. Dr. Babic, konuşmasına Nursî ile Paul Tillich ve 13. asırda yaşamış bir Hristiyan din adamı James Fransiscon’u mukayese ederek devam etti.

Prof. Dr. Mahmutchehhajic ise, Nursî’nin cehalet ve her türlü ırkçılığı tenkit ettiğine dikkat çekerek, “Bugün onun ne kadar haklı olduğunu görmekteyiz” dedi.

Ağırlıklı olarak bilim adamı ve diplomatların ilgi ile takip ettiği panel, katılımcıların soru-cevaplarıyla daha da zenginleşti.

06.11.2007


BİR KISSA, BİN HİSSE

Padişah adakta bulunmuş bir gün.

"Eğer benim bu işim olursa zahitlere para dağıtacağım!" demiş.

Dileği tutmuş padişahın; isteği yerine gelmiş.

Bir kese altını aldığı gibi, adamlarından birine vermiş.

"Git bu paraları zahitlere dağıt!" diye emretmiş.

Köle kurnaz ve muzip!

Koca şehri bütün gün dolaşmış.

Parayı dağıtacak kimse bulamamış.

Geceleyin saraya geri dönmüş, gelmiş.

Altın dolu keseyi öperek padişahın önüne koymuş.

"Buyurduğunuz adamları bulamadım padişahım!" demiş.

Padişah şaşırmış:

"Nasıl olur? Ben bu şehirde böyle en az dört yüz zahid tanırım."

Kurnaz ve akıllı köle:

"Padişahım! Hakikî zahid para almıyor.

"Alanlara da hakikî zahid diyemeyiz!" demiş.

Padişah gülmeye başlamış ve adamlarına demiş ki:

"Ben kendini Allah'a ibadete vermiş,

"Dünyaya küsmüş zahitleri ne kadar seversem,

"Benim bu yaramaz kölem de onlara o kadar düşmandır.

"Yalnız kölemin sözlerine ne denir?

"Doğrusu kölem haklıdır!"

(Gülistan'dan)

Süleyman KÖSMENE

06.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri