Bize aslî gündemimizi hatırlatmak gibi bir işlev de üstlenen AB ilerleme raporundaki kapsamlı tesbitler içinde “Güvenlik güçlerinin sivil denetimi” başlıklı bölüm bilhassa önemli.
Çünkü demokrasimizin en kritik ve duyarlı alanını, asker-sivil ilişkilerinin işleyişi oluşturuyor.
Rapor, bu işleyişin son haline ayna tutuyor.
İşte bu aynaya akseden bazı görüntüler:
* MGK’daki revizyona rağmen TSK hatırı sayılır siyasî ağırlık koymayı sürdürdü. Kıbrıs, laiklik ve Kürt meselesi gibi iç ve dış politika sorunlarına dair açık yorumlarını arttırdı. Bazı durumlarda hükümetin açıklamalarına ve kararlarına tepki gösterdi. İnternetteki bildirisiyle cumhurbaşkanı seçimine doğrudan müdahale etti.
* Özellikle güvenlik ve azınlık haklarıyla ilgili konularda akademik araştırma ve açık tartışmaları sınırlama yönünde bazı girişimleri oldu.
* Çeşitli defalar basını hedef aldı. Orduyla ilgili konularda haberler yapan Nokta dergisi, sahibinin kararıyla yayınını durdurdu. Bu karar, Genelkurmay Askerî Savcısı adına hareket eden cumhuriyet savcısının talimatıyla derginin binasına yapılan polis baskınından sonra geldi.
* Askerî konulardaki gazetecilik özgürlüğü, Genelkurmay’ın iç talimatnamesiyle kısıtlanıyor; orduya yönelik eleştirileriyle bilinen gazetecilere ordu resepsiyonları ve brifingleri için akreditasyon verilmiyor.
* 1997 tarihli gizli EMASYA protokolü hâlâ yürürlükte. Protokol, belli şartlar altında sivil yetkililerden izin almadan iç güvenlikle ilgili askerî operasyonlar düzenlenmesine izin veriyor.
* Türk ordusunun rolünü ve görevlerini tanımlayan, orduya geniş bir millî güvenlik tarifi üzerinden büyük bir manevra alanı sağlayan TSK İç Hizmet ve MGK kanunlarında hiçbir değişiklik yapılmazken, jandarmanın sivil denetimi konusunda da hiçbir ilerleme olmadı.
* Ordu bütçesi ve harcamaları üzerinde Meclis denetimi konusunda da ilerleme yok. Plan ve Bütçe Komisyonu, ordu bütçesini sadece genel tarzda denetliyor; program ve projeleri incelemiyor. Ek bütçe fonları denetimden muaf.
* Ordu harcamalarının dışarıdan ve geriye dönük hesap denetimini yapabilen Sayıştay, ordu mülklerini hâlâ denetleyemiyor. Çünkü bu kurumla ilgili yasa Mecliste bekliyor. Güvenlik kurumlarının iç hesap denetimini düzenleyen 2003 tarihli Kamu Maliyesi Yönetim ve Denetimi Yasası doğru dürüst uygulanamıyor.
* Sonuç: Hepsi toparlandığında, ordu üzerinde sivil idarî kontrolün de, savunma harcamasına yönelik Meclis denetiminin de sağlanması konusunda herhangi bir ilerleme sağlanamadı. Tam tersine, yetki alanının ötesine geçen meselelerde—reformlar dahil—ordunun açık yorumlarda bulunma eğilimi güçlenmiş durumda.
Evet, AB aynasından görünenler bunlar.
Hükümet ise bu tesbitlerin ortaya koyduğu tablodan rahatsızlık duymak bir yana, bilhassa terör ve sınırötesi operasyon konularının öne çıkmasından bu yana, tam tersine, “Millî güvenlik deyince akan sular durur, bütçenin tamamı askerimize feda olsun” mesajları veriyor.
Sonra da, fâhiş ÖTV zamlarıyla akaryakıta yüklenerek faturayı milletin hesabına yazıyor.
Bakalım, bu gidişin sonu nerelere varacak?
Umarız, on buçuk yıl önceki gibi olmaz...
09.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|