Erdoğan-Bush görüşmesi öncesinde, Dağlıca saldırısında kaçırılan sekiz Türk askeri serbest bırakıldı. Gerçi saldırı gibi, bu kaçırma olayının da nasıl gerçekleştiği henüz açıklık kazanmış değil. Zihinlerdeki sorular hâlâ cevapsız.
Dağlıca saldırısıyla ilgili olarak—görünüşte—hükümetin isteği ve RTÜK’ün kararı ile konulan, ama Danıştay engeline takılan yayın yasağında asıl hedefin bu konuyu kurcalattırmamak olduğu savunulurken, yasağın kalkmasına rağmen medyanın yasak varmış gibi davranmaya devam etmesinin garipliğine dikkat çekiliyor.
Şehitlerin ve ailelerinin her biri için özel ve ayrıntılı yayınlar yapılırken, bu ilginin, kaçırıldığı söylenen askerlerle ailelerinden esirgenmesi, ortadaki tuhaflığın çok açık bir göstergesi oldu.
Demek ki, işin içinde başka işler vardı.
Tuhaflık, askerleri kurtarmak için yapıldığı ifade edilen “arabuluculuk” çalışmalarında da söz konusuydu. Barzani tarafı da, DTP’liler de bu iş için gönüllü olduklarını açıkladılar. Hattâ DTP’lilerden özel olarak sırf bunun için bölgeye gidenler oldu. Ve askerler, DTP’lilerin dahil olduğu bir heyete, PKK’nın Apo posterli şovuyla imza karşılığı teslim edildi. Asıl organizatör olarak mizansene son noktayı koyan ise ABD oldu.
Sürecin önceki safahatında önemli rol oynayan isimlerden biri İlnur Çevik’ti ve bunu Köşk resepsiyonundaki sohbetimizde ifade etmiş, Mehmet Kara da yazmıştı. Çevik, o günlerde F-16’ların bölgedeki bombardımanlarının askerleri kurtarma çalışmalarını zorlaştırdığından yakınıyordu. Bilâhare bombardıman durup ortam sakinleşince mutlu sona ulaşıldı. Ama sorular hâlâ cevap bekliyor.
Tabiî, Danıştay kararıyla kaldırılsa dahi fiilen uygulamada olan yayın yasağı varken bu cevapların kolay kolay gelmeyeceği de bir vâkıa.
Askerlerin serbest bırakılmasıyla eşzamanlı olarak, Barzani’ye bağlı peşmergelerin Erbil’de PKK yanlısı partinin bürosunu basarak içindekileri tutuklamaları, Rice’ın “Kuzey Irak yönetimi durumu anladı” demesi, Irak Başbakanının İstanbul’da Türkiye’ye yeni sözler vermesi ve Amerikan basınında “PKK’yı Amerikan özel kuvvetleri vuracak” haberlerinin çıkması enteresan.
Gerçi evvelce de benzer bir gerilim tırmanmasında Kuzey Irak’taki bazı PKK bürolarının kapatıldığına dair haberler gelmişti. Ama bunların günü kurtarmaya ve işi geçiştirmeye yönelik göstermelik adımlar olduğu sonradan görüldü.
Ankara bunu bildiği için olmalı, bu defa işi sıkı tutmakta ve istediği sonucu almadan peşini bırakmamakta kararlı olduğu mesajını ısrarla vermeye çalışıyor. En azından görüntü bu.
Bu hava içinde bazı PKK elebaşılarının yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesi de beklenebilir.
Ancak sekiz yıldır elinde tuttuğu Apo’yu, örgütü kesin olarak bitirmek için koz olarak kullanmayı dahi başaramayan Ankara’nın böyle bir gelişmeyi nasıl değerlendireceği soru işareti.
Ve olayın başından beri olduğu gibi, terördeki son tırmanışın ortaya çıkardığı nihaî durumda da dile getirilmeye devam eden ve meselenin bam telini oluşturan asıl problem hâlâ ortada:
PKK’yı da üreten ve bugünlere kadar gelmesini sağlayan bataklık nasıl kurutulacak? Bölgede PKK’ya meyilli insanlar nasıl kazanılacak? Örgüte yeni militan akışı nasıl durdurulacak?
06.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|