John Abizaid, bir konuşmasında, ABD’nin bölgede 50 yıl daha kalacağını öngördü. Aslında bu ifadeler karanlıkta ıslık çalmaktan farklı değil. Bu ifadelerle bölgenin direnci kırılmak ve Amerikan varlığını kabullendirmek isteniyor. Elbette ki, Amerika çok kısa bir süre sonra çekilecek. İstediği için değil, ama şartlar gerektirdiği için olacak. ABD’nin bölgede 50 yıl daha kalacağını öngörenlerden birisi de eski CIA başkanlarından ve halihazırdaki Savunma Bakanı Gates’in tâ kendisi. Irak’ı Güney Kore’ye benzeterek, Güney Kore’de 50 yıl kaldıkları gibi, Irak’ta da kalacaklarını ima etti. Gerçi, bazı Amerikalılar, işgal hengâmesinde Irak’ı Almanya ve Japonya’ya benzetmişlerdi. Bu benzetmelerin gerçeklerle hiçbir alâkası yok. Geçenlerde Başbakan Erdoğan da Barzani gibilerine ‘ABD gider, biz yine başbaşa kalırız’ şeklinde bir hatırlatmada bulunmuştu. Bu ifade inşaallah bir züğürt tesellisi olmaz. Bu ifadelerde ‘ABD giderse gününüzü gösterir ve haddinizi bildiririz’ yaklaşımı gizli ise de aslında benzeri bir açıklamayı 1989 yılında Jivkov’un Bulgarlaştırma kampanyası ve Türkleri tehciri sırasında merhum Özal yapmıştı. ‘70 milyon olursak gösteririz’ şeklinde konuşmuştu. Şimdi Türkiye belki de 70 milyonu geçti, ama ortada ne Jivkov kaldı, ne de eski Bulgaristan. Kaderin bir cilvesi, Jivkov baykuşunun sarayında, bölge ülkelerinin liderleri Diyanet Reisi Bardakoğlu’nun arkasında teravih namazı kıldılar. Tarihin akışını kestirmek kolay değil. 28 Şubat süreci de kimilerine göre bin yıl sürecekti. Bununla birlikte, Greespan ve John Abizaid’in işgali petrole bağlamaları çok önemliydi. Zaten İngilizlerin de Irak’ı işgalleri ve Osmanlı’yı tasfiye etmelerinin gerisinde de petrol gibi yeraltı zenginliklerinin paylaşımı vardı. Bu emperyalist amaç, şimdi Amerikalılara devretmiş oldu. Rumsfeld de petrolün Müslümanları tembelleştirdiğini söyledi. Bu da doğru, ama devamını unutmuş. Müslümanların sahipsiz yeraltı zenginlikleri Amerikalıları da açgözlü ve azgın hale getirdi. Onlar da ulusların zenginliğine el koyma mücadelesi veriyorlar. Bu bağlamda, kimileri Demokratların müzaharet ettiği Ermeni tasarısı gibi Irak’ın bölünmesi tasarılarının da petrol amaçlı olduğunu ileri sürüyorlar.
***
Ama Abizaid’in de ifade ettiği gibi, petrolün yanında, bir de İsrail’in güvenliği var. 1921 yılında Churchill düzeninden sonra bölgenin bir defa daha bölünmesi İsrail’in güvenliği çerçevesinde gündeme gelmiştir. Irak’ın bölünmesi, elbette ki iştah içinde olan petrol şirketleri için iyi bir haber olacaktır. Veya petrol şirketlerinin “İncil”i(müjde) olacaktır. Bununla birlikte, Irak’ın ve bölgenin bölünmesi ve burada bir Kürt devletinin kurulması özünde bir Siyonist projedir. İsrail’in bu projesinin adı ilk önce Hollandalı bir gazetecinin Nasır’a verdiği ‘Karınca Belgesi’ adlı bir vesikada geçiyor. Bu vesika, İsrail Genelkurmayının bölgeyi yeniden biçimlendirme ve bölme planlarının bir özeti. Sözkonusu belge veya vesika 1957 yılında neşredilen ‘İsrail hançeri’ adlı kitapta da yer alıyor. Bu vesikanın bulunması ve neşri Üçlü Saldırı dönemine denk geliyor ve Daru Dimeşk tarafından 1957 Temmuz’unda yayınlanıyor. Bu vesikaya göre, bölge birçok devletçiğe bölünüyor. Bunlar arasında Sahra ve Tedmur Dağı çevresinde bir Dürzi devleti var. Cebel-i Amil’de bir Şii devleti kuruluyor. Cebel-i Lübnan’da ise bir Maruni devletçiğine ayrılıyor. Lazkiye’den Türkiye sınırlarına kadar da bir Alevi devleti inşa ediliyor. Kuzey Irak’ta da bir Kürt devleti kurgulanıyor. Mısır Kıptilerine de duruma göre ya bağımsızlık, ya da özerklik tanınıyor. Bu haritalar güncelleşerek devam ediyor. Sözgelimi, Garaudy, Siyonizm Dosyasında bu haritalardan bahsediyor. Bernard Lewis’in Pentagon dergilerinde böyle bir harita yayınladığı ifade ediliyor. Ralph Peters ise, Doğan Güreş Paşa’nın da temas ettiği gibi, böyle bir haritayı ala mele’in nas yayınladı bile. Bu haritaya göre, Diyarbakır ile Tebriz arası Kürdistan oluyor ve Ralph Peters bu harita üzerine şu yorumu yapıyor: “Bulgaristan’dan Japonya’ya kadar en candan ve en iyi müttefikimiz onlar olacak...”
***
Evet, bu haritalar Osmanlı’nın tasfiyesinin son perdesi. Daha önce Şerif Hüseyin gibi hainleri kullandılar ve bu ihanet İttihatçı gafletiyle birleşince acı meyvesini verdi ve Arapların Nakba dedikleri faciaların anasına yol açtı. Bu büyük facia, artçı faciaları da tetikledi ve bunun sonucu olarak İsrail kuruldu ve Filistin ile Kudüs kaybedildi. Şimdi birinci taksimin ürünleri kalıcı olabilmek için ikincisini planlıyorlar. Bush’un İslâm dünyasına vahşi saldırısının arkasında bu vardır.
06.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|