Türkiye’de ayırımcılığı çözecek zeminlerden birisi de anayasal vatandaşlıktır. Bu yaklaşım, herkesin kanun ve yazılı metinler karşısında eşit haklara sahip olması ve imtiyazların önlenmesidir. Anayasanın demokratik tanımlar ve insanî çerçeveler baz alınarak yapılandırılması ile birlikte esas uygulamanın önemli olduğu demokratik kültürün inşa edilmesi gerekir.
Anayasada yazılı, herkese eşit görünen hakların, rejimin kendine has iç tehdit algısı yüzünden ve idarecilerin sübjektif tutumlarından dolayı, telkin altında oldukları özel etkilerle işlemlerinde vatandaşı mağdur eden ve sıkıntıya maruz bırakan haksızlıklar olmaktadır. Esasen çözülmesi gereken, anayasal metinle birlikte eşitlik ilkesidir.
Tercih edilmeme sebepleri kayda bağlı olmayan, ancak bir gizli elin tasnif ettiği anlaşılan hak gaspları, çokça yaşanmaktadır. Bazen Kürt, bazen Türk, bazen Alevî, bazen dindar ve bazen milliyetçi veya sol görüş mensubu olmak, hakkın zayi edilmesine ve siyasî bir hak ihlâline sebebiyet verebilmektedir. Bu durumlarda, adalet felsefesi ve hakkaniyet şuuru ile insaf ve ehliyet çerçevesini temin edecek mekanizmalar kurulmalıdır. Bu da ciddî bir davranış eğitimi ve kültür ile mümkün olur.
Bu siyasî ve politik ayrışmanın maalesef çok yaygın olduğunu ve sonuçta birbirine güvenmeyen toplum katmanları oluşturduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta, ülke, gribe yakalanır gibi her ani problemde, bünyeyi daha savunmasız bırakan bir pozisyona itilmektedir. Çare, birbirini kabullenmekten geçiyor. Ötekine saygı içinde kendini sınırlamak, kuvvetler ayrılığı içinde hak sahiplerini dengeler. Toplumun huzuru buna bağlı. Millî sevgi burada yeşerir.
Asgarî saygı ve kabul değerleri için, toplum hafızasına, ecdattan kalan yüksek mirasın hakkı verilirse, toplumsal barış ve sevgi tohumları filizlenir. Fitnenin kökü böyle kurutulabilir.
Kayırmacı, ehliyetsizlik üzerine bina edilmiş ve tarafgirlik hissi ile şizofren bir psikoloji haline dönüşmüş tek taraflı kabul veya ret ile uzlaşma ve kaynaşma sağlanamaz.
Ülkenin mukadderatında hasbelkader rol sahibi olanlar, öncelikle şefkat merkezli ve muhabbet eksenli bir yolu tercih etmeliler. Afra ve tafranın zamanı değil.
Milletçe çok acı çektiğimiz; bu meyanda kör kurşuna evlâtlarımızın kurban gittiği, ahlâkî çürümüşlüğün ve sokak terörünün, kapkaç ve hırsızlığın gemiyi azıya aldığı, yoksulluğun bütün değerleri kemirdiği bir zamanda, herkes bir daha, bir daha düşünmeli ve diğerine karşı daha hassas olmalı.
Bu coğrafya çetin ve metin bir omurganın adıdır. Ecdat yadıdır. Ya inkişaf edip, cihannümasını tekrar yazacak. Ya da yazacak. Ümitten yana tavır koyalım ki, vicdanî ses ve insaflı nefes hep doğruyu haykırsın.
Muhabbet seferberliği şart. Bunu, muhabbet fedaileri yapacak. Nur Talebeleri, fikir seslerini yükselterek çözmeli. Çünkü, mazileri halkın kefalet verdiği tutarlı bir çizgidedir. İtimadın merkezinde olan sivil bir hareket olarak, aksiyon bir metanet örneğidirler.
Kanunî metinlerden de önce, siyasî sürtüşmeler ve kaygılarla hak verme–alma kavgasından da önce, muhabbet seferberliği başlatılmalıdır. Bunun öncüsü “muhabbet fedaileri” olmalı.
“Biz muhabbet fedaileriyiz” afişinin asıldığı her cadde, Bediüzzaman’ı hatırlatan alt imza ile birlikte, insanlarımızın duygu iklimini sevgiye dönüştürecek bir yumuşaklığa dâvetiye çıkaracaktır.
O zaman; anayasal vatandaşlık yerine oturur, kanunun bağlayıcı hükmü karşısında imtiyazlar devre dışı bırakılabilir. Torpilin, rüşvetin, iltimasın gerilemesi mümkün olabilir. Kanun hakimiyeti ve şeffaflık sağlanabilir.
Yasal eşitlik ilkesi, metinlerde okunduğu gibi uygulanmadığı için kaynaşmayı engelleyen haksızlıkların düçar ettiği milyonlarca insan var. İrtica, terör, milliyetçilik, liberallik, demokratlık mağduru her kesimden insanın birbirine mesafeli yaşadığı, metan gazından beter rahatsız edici nefret kokularının meydan aldığı bir sürecin panzehiri olacak yegâne çözüm; şefkat etmeyi öğrenmiş bir toplumu inşa etmek.
Müjdeleyen, teşvik eden, müsamaha eden, tolerans gösteren, kolaylaştıran ve güzel ahlâkı ile nümûne olan bir seferberlik zamanı.
Bunu muhabbet fedaileri yapacak.
06.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|