Gençliğimde Kahire’de, Ezher’in önünden geçerken veya Revak ul Etrak’ın (Türk Yurdu) tepesinden bakarken Ezher’in ilişiğindeki hastanenin yanında çöpleri toplayan eşek arabalarına rastlardım. Bazen de Medinetü’l Buus (Nasır’ın yaptırdığı modern öğrenci yurdu) tarafından gelirken aynı çöpçü eşek arabalarına rastlardım. Bunlar bana uzay arabaları kadar tuhaf gelirdi ve bu manzarayı Kahire’nin ve Mısır’ın geri kalmışlığına yorar ve verirdim. Bir yönden ve modernizm gözlüğüyle bakıldığında da durum bundan farklı görünmüyor. Gerçekten de durum pek parlak değildi. Kahire modernizmi başaramamış hatta yüzüne gözüne bulaştırmış bir kent havasında ve görünümündeydi. Kırsaldan göçün tetiklediği yığılma ve yığılmaların getirdiği Ezher civarındaki modern apartmanlar insana uzaktan modernizmin iflâsı gibi görünürdü. Eşşek bağlasanız durmayacak apartmanlarda insanlar çar naçar balık istifi yaşarlardı. Sefaletle içiçe modernizm insanda istifra (boşalma) isteği uyandırırdı. Arkadaşlarımız da Mısır’ın halk lehçesi ve Batliyye (Batiniyye) ve biraz da Kahire’nin ünlü eşekleriyle alay ederlerdi. Gerçi Tevfik Hakim de eşeğiyle birlikte anılırdı. Alay edilenler arasında tefsir derslerini halk dilinde yani avamca irad eden Muhammed Mütevelli Şaravi de vardı. Bir de bazı arkadaşların itiyad haline gelerek dadandıkları bir nev’î makarna olan Kuşeri (halk matinasına benzer halk lokantası) satılan Kahire tipi lokantaları alay konusu olurdu. Birbirlerine ‘seni oradan çıkarken görmüşler’ diyerekten tarizde bulunurlardı. Zaten sürümden dolayı bu lokantalara girmek ve girilse bile yer bulmak adeta imkânsızdır. Ama siz buralarda en ucuz tarife ile karnınızı doyurabilirdiniz.
Ben Şaravi’ye hürmette kimi arkadaşlarımdan ayrılırdım. Şaravi hâlâ da çok sevdiğim Mısırlılardan birisidir. Kur’ân ve hikmet ehli bir zattı. Gençliğimde bana birisi Kahire tipi eşşeklerin taşıdığı çöp arabalarının küreselleşeceğini, yaygınlaşacağını söyleseydi küçük dilimi yutardım. Yine de Mısırlı bir dosttan; Ahmet Behçet’in yazısından Kahire modeli eşeklerin küreselleşmekte olduğunu okudum (Avdetü’t devab, 8/11/2007, el Ahram) Aynı makaleden öğrendiğimize göre, dünyanın en modern ülkelerinden birisi olan Kanada çöp toplamak için eşekleri devreye sokmuş ve seferber etmiş. Çünkü çevre uzmanlarının tavsiyesi bu yönde imiş. Modern motorlu araçlar yerine eşeklerin istihdamını tavsiye etmişler. Kırsalda ve şehirlerde bu modelin tamim edilmesini ve yaygınlaşmasını da istemişler. Bunun modernizm algısıyla ne kadar çeliştiğini Kanadalı uzmanlar da benim Kahire’deki ilk gözlemlerim doğrultusunda itiraf ediyorlar.
Çağımızın alışkın olduğu me’lûf bir tarz değil elbet. Bununla birlikte, çevreyi temizlerken çevreyi temiz tutmak da ancak bu şekilde mümkün olabiliyor. Fosil artığı yakıtların çevreyi kirletmesinden ancak bu şekilde kurtulabilirsiniz. Keza maliyet açısından da kadrolu eşekler ile motorlu araçların sarfiyatı arasında muazzam bir açık ve fark var. Keza Mardin örneğinde olduğu gibi daracık sokakların tek fatihi motorlu araçlar değil eşeklerdir.
***
Mardin deyince aklıma düştü. Bir defa ekranlardan izlemiştim. Tarihî dokuyla meşhur olan şehrin daracık sokaklarından motorlu araçlar geçemediğinden eşekler hizmete alınmış ve bordrolu ve kadrolu hale getirilmişler. Belediyenin bir sürü eşek çalışanı varmış. Bu da, tarihî dokunun modernizm kompleksini bilmecburiye ve zorakî olarak yenmemizi sağlıyor. Bu yeni humma veya post modern görevlendirme Kanada’dan İtalya’ya da sıçramış. İtalya’da da artık eşekler çöp toplama hizmetine başlamışlar. Ve yaygınlaşan bir görüntü arz etmeye başlamış. Bizim Kahire ile ilgili müşahedatımız eskilerde kalmış. Ahmet Behçet’e göre, Kahire hâline veya pazarlarına eşeklerle taşınan sebzeler görüldüğü yerde bu modernizm kompleksi yüzünden müsadere ediliyormuş. Hem de taşıyıcısıyla birlikte. Demek ki Kahire belediyesi eşekleri terhis edeli çok olmuş. Onlar da modernizm kompleksine müptelâ ve giriftar olmuşlar. İnşallah Kanada ve İtalya üzerinden yenmeyi başarırlar. Bizde de 30 yıl önce faytonlar vardı. Alanları darala darala adalara sığınır hale gelmişlerdi. Adrapazarı’na ilk geldiğimde ilk karşılaştığım faytonlar olmuştu. Şimdi yeniden nevzuhur hâllerini ve yeniden nisbi de olsa yaygınlaştıklarını görebiliyorum. Aynı kompleks Bangladeş’e de bulaşmış durumda. Oranın da millî aracı Rikşalar aynı akibetle karşı karşıya.
Eskiler ‘ah mine’l aşk’ diye aşkın elinden çektiklerinden feryad ederlerdi. Şimdi de ‘ah mine’l ukde/kompleks’ diye feryad etmenin tam zamanıdır. Modernizm üzerinden modernizmi yenmek de ne güzel. Ama biz bunca mesafe katetmeden elimizdeki kıymetlerin ve güzelliklerin bir farkına varabilsek. Bir şükrünü eda edebilsek. Eşeğini kaybettikten sonra yeniden bulmanın sevincini yaşamak yerine keşke hiç kaybetmesek. Hayatımız daha renkli olacağı gibi belki hayatımız daha da tatlanacak. Huzur ve asude bir iklimin çocukları oluruz.
Geride, eşşeklerin hakkını ödemek kalıyor. Maaş bağlasanız olmaz. Eşekler modernizmin diliyle hiç konuşmazlar. Onlarla ancak hizmet mübadelesi ve takası yapılabilir. Çevreseverler bu hizmetler için hayvanları tavsiye etseler de hayvanseverler de bilfarz buna itiraz edebilirler. Geriye kalıyor eşeklerin hakkının nasıl ve ne şekilde ödeneceğine. Onlar için de yapılması gereken galiba yemini iyi vermek ve takatlarının haricinde yük yüklememek. Rıfkla muamele etmek. Bu durumda hayvanseverlerin de sesleri kısılacak veya hepten kesilecektir.
—Devam edecek—
10.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|