Elveda Rumeli dizisine (atv) zaman zaman gözüm takılıyor. Erdal Özyağcılar ve diğer oyuncuların performansı maksimum derecede… İzleyiciyi hemen sarıveriyor. Rumeli denince zaten orada yakın tarihte yaşanan Osmanlı isyanları aklıma gelir.
Daha yakın tarihte yaşanan Sırp katliâmını kim unutabilir? Boşnakları dilim dilim doğrayarak toplu mezarlara attıkları ve bizim de elimizin kolumuzun bağlı olduğu o kara günler..?
Elveda Rumeli’yi izlerken, bir müddet bir hikayeye çok benzediğini ama hangisine olduğunu çıkaramadım.
Sonra zihnimde bir şimşek çaktı.
Bu dizi ne kadar da “Damdaki Kemancı” hikâyesine benziyor.
Hikâyenin aslı 1900’lerde Ukrayna’da geçer… Sholem Aleichem’in hikâyelerinden hareketle sahnelenen ve uzun bir süre kapalı gişe oynayarak büyük bir başarı elde eden Broadway müzikalinden sinemaya uyarlanan bu film, aşk ve kabullenme hikâyesi olarak da adlandırılır. Damdaki Kemancı 1971’de Yönetmen Norman Jewison tarafından Beyaz perdeye uyarlandı.
Filmin konusu, Sütçü Teyve, karısı ve üç kızları etrafında dönüyor. Ukrayna’da bir köyde geleneklerine sıkı sıkıya bağlı küçük bir Yahudi topluluğun içinde yaşananları anlatıyor. Teyve karakteri geleneklerine bağlı ama kızlarını da çok seviyor. Kızları birer sevgili edinmiş ama Teyve hiçbirisini beğenmiyor. Eşinin uyarılarına rağmen, çekişmeye başlarlar.
Gelelim Elveda Rumeli’nin konusuna…
Yıl 1896… Manastır yakınlarında bir Osmanlı köyü.. Arnavut, Makedon bir çok farklı etnik grup bu köyde bir arada yaşamakta… Balkanlar fokur fokur… Ramiz karakteri karısı ve üç kızıyla birlikte bu köyde sütçülük yaparak geçimini sağlıyor (ne tesadüf!)… Sütçü Ramiz oldukça fakir… Bütün karmaşa arasında ailesini geçindirmeye çalışan bir Makedon köylüsü. Evlilik çağına gelen kızlarını iyi ve zengin bir kocaya vermek isteyen karısıyla arada bir didişir…
Nasıl da benzerlikler var değil mi?
Sütçü Teyve oldu Sütçü Ramiz.
Damdaki Kemancı oldu Elveda Rumeli.
Ne diyelim: Bizden kaçmaz!
ANKA KUŞU
Anka Kuşu’nun tanıtımlarını görüyorum. Televizyonda izledim, gazetelerde okudum ve radyolarda dinledim.
Çarpıcı diyaloglar fragmana konulmuş. Çok merak ettirici unsurlar ön planda.
Yönetmen Mesut Uçakan’la geçen yıl yaptığımız söyleşi zihnimde canlandı (Medya Masal, Hilal TV). Film “parasızlık” yüzünden bitmemişti. Sponsorlara çağrıda bulunduk. Çağrıyı dikkate alan olmadı. Eğer öyle olsaydı, film bu zamana kadar kalmayacaktı.
Buna da şükür diyoruz. Film dünden itibaren vizyona girdi. Haydi hayırlısı!
SEVİ-YE
Bu kadar acı olaylar cereyan ediyor. Bir yandan şehit cenazeleri kaldırılırken, bir yandan da seviyesizliğin yerlerde süründüğü “prim” arandığı günleri yaşıyoruz.
Kanal zaplıyorsunuz: Seviyesiz diyalogların geçtiği bir programa rastlıyorsunuz.
Özellikle gündüz ekrana gelen kadın kuşağı programları yine pespaye konuşmalarla rating yarışında.
İki kişi arasında bile söylenmeyecek sözler, ekranda milyonlarca kişinin önünde sarfediliyor.
Ama programcıların umurunda mı? Onların derdi varsa yoksa rating…
Arada bir “seviye zabıtalığı” yapar gibi görünüyorlar. Sonra yumurtaları tokuşturuyorlar.
Yapmayın, etmeyin.
10.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|