Allah’ın teşriî ve tekvinî olmak üzere iki çeşit âyetleri vardır. Kur’ân’daki âyetlerine teşriî, kâinattaki âyetlerine de tekvinî âyetler diyoruz.
Bir doğru yol rehberi, hayat nizamı, huzur ve saadet kaynağı Kur’ân’ı olduğu gibi kâinat kitabını da satır satır, cümle cümle okuyup anlamak, kanun ve kurallarına uymak zorundayız.
İlmî ve teknolojk bir gelişme sergilemek için kâinat kitabında dercedilen basınç, çekme-itme ve suyun kaldırma gücü gibi tekvinî âyetleri nasıl görmezden gelebiliriz? Onlara da uymak zorundayız.
Kâinat kitabı Allah’ın güzel isimlerinin tecellilerinden ibarettir. İnanan insan çalışıp çabalayıp işini en güzel ve en sağlam yaparken, israftan kaçınıp dengeli ve tutumlu davranırken; planlı, programlı, düzenli hareket ederken bu güzel isimlere ayna olmuş olur.
İşte bu kâinat kitabını okumak, ondan gerekli dersleri çıkarmak, hayata geçirmek demektir. Maddeten kalkınmanın yolu da bu değil midir?
Bugün gelişmiş ülkelerin bulundukları seviyeye gelişlerinde hiç şüphesiz sünnetullah ve âdetullah dediğimiz bu tekvinî kanunlara uyma yatar. Mü’minin ayrıcalığı ise farkında olarak bu gerçeğe uymaktır.
Yazılanlar okunmak, okumak anlamak, anlamak da uygulamak içindir. Kur’ân bunun için gönderilmiş, kâinat kitabı bunun için yazılmıştır.
Kur’ân kâinatın yazılı şekliyse kâinat da onun açılımıdır. Bir âyette dikkat çekildiği gibi kendisi de ap açık bir delil olan Resûl-i Ekrem (asm) dünya ve ahireti aydınlatan apaçık bir nur olan Kur’ân’la1 gelmiştir.
Bu yüce kitap, Kur’ân’ın ifadesiyle anlaşılmak için indirilmiştir.2 Zuhruf Sûresinin 2 ve 3. âyetlerinde açık açık şöyle buyurulur: “Herşeyi ap açık beyan eden kitaba yemin olsun ki, düşünüp anlayasınız diye Biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik.”
Demek, Kur’ân, üzerinde enine boyuna düşünülmesi, iyice anlaşılması, incelikleri kavranması, her yönüyle istifade edilmesi için gönderilmiştir.
Peygamberimiz (asm) olsun, diğer peygamberler olsun getirdikleri emir ve yasaklarla toplum düzenini sağladıkları, olgunlaşmanın yollarını gösterdikleri gibi ellerindeki mucizelerle de ilmî ve teknolojik kalkınmanın kapılarını açmış, en son sınırlarını çizmişlerdir. Bütün bunlar, üzerinde iyice düşünülüp3 gerekleri yapılması gereken hakikatler değil midir? Tâ ki Kur’ân hem ahiret, hem de dünya işlerinde yol gösterme fonksiyonunu icra etmiş olsun.
Madem Allah, ahiret nimetlerini olduğu gibi dünya nimetlerini de mü’min kullarının emrine vermiştir. İstifade için hiçbir engel yoktur.
Bu ise Kur’ân’ın olduğu gibi kâinat kitabının da okunup anlaşılması ve emirlerine uyulmasıyla mümkündür.
Dipnotlar: 1- Nisâ Sûresi: 174.; 2- Yusuf Sûresi: 2.; 3- Nahl Sûresi: 44.
10.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|