Türkiye ne güzel demokraside atağa geçmişti. Sivil bir anayasa hazırlanmış, kamuoyunun değerlendirmesine açılma ve kabulü noktasında önemli adımlar atılmaktaydı.
Türkiye ihtilâl anayasalarıyla bir yere gidemez, kalkınmayı gerçekleştiremezdi. Olağanüstü dönemlerde hazırlanan ihtilâl anayasalarının sadre şifa olmayacağı çoktan anlaşılmıştı. Hatta ihtilâl taraftarları dahi seslerini çıkaramaz hâle gelmişlerdi.
Türkiye gelişmeliydi; ileri ülkeler seviyesine ulaşmalı, onlarla yarış etmeliydi.
Modern ülkeler o seviyeyi nasıl yakalamış, problemlerin üstesinden nasıl gelmişlerdi?
Demokrasi içinde çözüm üreterek.
Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen güçler bunu hiç isterler mi? Türkiye geri kalsın ki, kanını kene gibi emsinler.
Her ne zaman Türkiye iki ayağı üzerinde durmaya çalışsa, çıkarılan yapay gündemlerle dikkatler başka yerlere çekilmez mi?
Gündem saptırmak isteniyor. Önemli olan bizim bu oyunlara gelip gündeme teslim olmamamız.
Ama öteden beri kanayan bir yaranın tedavisi için önümüze bir fırsat çıktığı da bir gerçek. Yazısı da, turası da lehimize olacak icraatlara adım atmanın tam zamanı. Terörün köklü olarak çözülmesini istemek, önümüzdeki onlu yıllarda Türkiye’yi daha da sıkıntılara sokacak adımlar atmamak akl-ı selimin, Türkiye sevgisinin gereği. Gelin, şu terörün kökünü bu vesileyle kurutalım, kalkınmanın ayakbağı olmasın.
Bir kere daha anlaşıldı ki terörü siyasî ve maddî kuvvetler ile susturmak mümkün değil.
Birileri PKK’yı de maşa olarak kullanıp Kuzey Irak’ta kurdurmaya çalıştıkları Kürt devletini Türkiye, İran ve Suriye’den de almayı tasarladıkları topraklarla genişletmek, sonra da zayıf ve güçsüz devletin üzerine çöreklenip senelerce sömürmek isteyeceklerdir.
Bu sinsî ve hain plânı akim bırakmak için ülkeyi birlik, beraberlik içinde tutalım; bunun için de kardeşlik duygularını güçlendirici değerlere, eğitime, hak ve özgürlüklere ağırlık verelim, sosyal ve ekonomik yönden ülkeyi, bölgeyi daha da kalkındırmak için kolları sıvayalım, insanımızın gözü daha başka arayışlar içinde olmasın.
Gelin, ey Türkiye aşıkları, köklü ve kalıcı bir kısım adımlar atalım da kendimizi yapay gündemlerin içinde bulmak yerine gündemi belirleyenler bizler olalım.
04.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|