Hafta sonu Türkiye’nin gündemi yoğun. Başbakan Erdoğan’ın Amerika’da Bush’la görüşmesi öncesinde Ankara’da bir dizi temas trafiği yaşandı. İstanbul’da “Irak’a komşu ülkelerin genişletilmiş toplantısı” yapılıyor. Gündem, komşu Irak’ın işgalle saplandığı çıkmaz durum; ve Türkiye ile bölge ülkelerine yönelik işgalciler ve işbirlikçileri himâyesindeki terör...
Türkiye ABD’ye beklentilerini bildiriyor. İstanbul’da da, Beyaz Saray’da da aynı endişeler iletilecek. Ancak, hiç kimse, Ankara’nın bu isteklerinin karşılanacağı umudunda değil. Bu durum, Rice’nin Türkiye yolunda, yine terör örgütünü kınamakla kalıp, Ankara’ya salt “itidal tavsiyesi” yapmasıyla bir defa daha anlaşılıyor. Neticede, baştan beri Ankara’yı oyalayan Washington’la ilişkilerin havanda su dövmek olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Aslında yanlışlık, terörü koruyup azdıranlardan terörü durdurmayı talep etmekten kaynaklanıyor. Son dönemde Başbakan’ın ve hükûmet sözcülerinin “rest” ve çıkışlarında âdeta bu “hata”nın itirafları okunuyor...
* * *
Problem, Amerikan yönetiminin, Ortadoğu ve İslâm coğrafyasında sürdürdüğü politikalarla Irak ve terör örgütüne karşı tavrından türüyor. Bush’un, İran’ın nükleer enerjiye sahip olmasının üçüncü dünya savaşını tetikleyeceği iddiasına karşılık, “büyük İsrail” projesiyle bütün bölgede huzursuzluk üreten İsrail’in yüzlerce nükleer başlıklı silâha sahip olmasını “gerekli” görmesi, bunun bir örneği...
Washington’un çelişkisi ve tutarsızlığı o denli ki, sâdece Irak’a komşu ülkeler değil, Amerikan diplomatları da bundan bîzar... Washington Post, Amerikalı diplomatların artık Irak’a gitmeyi “idam gibi” gördüklerini ve bu ülkeye gitmek istemediğini yazıyor. Amerikan Dışişleri ise, “Ya Irak ya istifa” diye zorluyor.
Şu hale bakın: Bir yandan, Amerikan ordusunun taşeronluğuyla Irak’ta katliam yapan Blackwater adlı bir Amerikan özel güvenlik şirketin terör örgütüne her türlü ağır ve hafif karaborsada sattığı ortaya çıkıyor. Bu skandalı Amerikalı savcılar ve Dışişleri de doğruluyor. Diğer yandan, terörün azdığı, her defasında onlarca şehid cenâzesinin Anadolu’ya geldiği sırada, tahrik ve şantaj amaçlı “Ermeni soykırımı” tasarısı gündeme getiriliyor. Ve bu esnada, bir yerlerden düğmeye basılmışçasına Türkiye’de karşılıklı kavmiyetçilik kavgasını başlatan fitne ateşi alevlendiriliyor...
Belli ki ABD, Türkiye’nin terörle mücadelede açık işbirliği teklifine karşılık, bazı etkisiz önlemleri ileri sürecek. Bunun da Türkiye ile Irak’ın ve diğer bölge ülkelerinin arasını açmanın dışında bir faydası olmayacak...
Aslında, işgalin başından bu yana AKP iktidarlarının “ABD’ye destek hamûlesi” ve “Ortak Vizyon Belgesi”yle onlarca hava ve deniz limanını işgalci conilere, mühimmat ve savaş malzemesine açarak her türlü lojistik ve askerî desteği vermesi, hatanın temelini teşkil ediyor.
Hatalar zinciri, son beş yıldır Gül ve Erdoğan hükûmetlerinin, Bush yönetiminin İsrail’in egemenliği hesabına işgal plânına göre dayattığı senaryolarla avutma ve oyalama taktiğine gelmekle devam etti... Dışişleri Bakanı Babacan’ın, “Türkiye aynı hataları tekrarlamaz” cümlesi, bunun ikrarı. Daha önce denenmiş çalışma mekânizmalarını denemeyeceklerini ve yeniden oyalanma oyununa gelmeyeceklerini belirten Türkiye Dışişleri Bakanı’nın sözleri, resmen ABD’nin Türkiye’yi oyaladığının ifâdesi...
* * *
Belli ki başta fiyasko ile biten “koordinatörlük” konusu olmak üzere, Bush yönetiminin ısrarla önerdiği “üçlü mekânizma”, zaman kaybetmekten başka bir işe yaramıyor. Ki Babacan da bunu açık açık söylüyor. Zira neoconların “üçlü mekânizma” dedikleri, Türkiye’ye yönelik terörün önlenmesinin Irak hükûmetine ihâlesi.
Oysa gelinen noktada vesâyet altındaki Bağdat yönetiminin ne yetkisi var ne de irâdesi. Kendini koruyacak gücü dahi yok; nerede kaldı ki Kandil’deki teröristelri derdest edecek ve ABD’ye rağmen terör örgütünü Irak’tan tasfiye edecek!
Zira Amerikan yönetimi, terör örgütünü ve Kuzey Irak’ta güdümündeki yerel yönetimi, öteden beri Türkiye, İran ve bölge ülkelerine karşı bir “kart” olarak elinde tutuyor, ”koz” olarak kullanıyor.
Bundandır ki, ABD’nin müdâhil olduğu hiçbir işte netice alınamıyor. İstanbul’daki toplantıda ve Erdoğan’ın Bush’la görüşmesinde de müşahhas bir çözümün çıkmayacağı daha şimdiden âdeta kabullenmiş gözüküyor.
Sonuçta Ankara, çeşitli ülkelerde iç karışıklıkla kargaşa ve kaosa sebebiyet verdiren Amerika’nın bölgede terörü tırmandıran politikalarına ve oyalamalarına göre değil, bin yıldır birlikte yaşadığı, aynı inancı, tarihi ve kültürü paylaştığı Müslüman komşularıyla tespit edeceği ortak kararlara bakmalı...
Yoksa yine oyalama oyununa gelir...
04.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|