İnsanoğlu, ağır bedeller ödeyerek de olsa zamanla yanlış yolun farkına varıyor. Yıllar önce ‘faizsiz ekonomik sistem işlemez’ diyenlerin, bugün ‘faizler insin, faiz bizi bitirdi, canımıza tak dedi’ şeklinde gazete ilânları verdiğine şahit oluyoruz.
Geçmişte benzer bir durum ‘sigara’ konusunda yaşanmıştı. “Sosyal statünün göstergesi” olarak görülen ve müsamaha ile bakılan sigara, bugün en büyük düşman kabul ediliyor. Aynı şey, evlerimizi işgal eden televizyonlar için de söz konusu. Yıllardan beri “TV’siz ev olmaz” diye düşünenler, bugün “TV’leri nasıl sokağa atarız”ın hesabını yapıyorlar. Çünkü ehil olmayanların elinde olan televizyonlar, yayınladıkları programlar sebebiyle hem aileyi, hem de çocukları öldürüyor.
Konu ile ilgili yapılan bir araştırma, bilinenleri yeniden hatırlamamıza sebep oldu. Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yapılan bir araştırma, ‘’Televizyon ve Çocuk’’ adı ile kitaplaştırılmış. Araştırma, 6-12 yaş grubundaki 500’ü kız, 500’ü erkek olmak üzere toplam bin ilköğretim öğrencisi ile yüz yüze görüşülerek yapılmış.
Araştırmaya göre, günümüzde her evde ortalama 2 televizyon bulunuyor. Çocukların televizyon izleme sıklıkları, evde bulunan televizyon cihazının sayısıyla artıyor. Çocuklar, günde en az 3 saat televizyon izliyor. Televizyonun en çok izlendiği zaman dilimleri ise en verimli saatleri kapsıyor: 09.00-12.00 ile 18.00-21.00 arası.
Erkek çocuklar, kızlardan daha fazla süreyi televizyon ekranı karşısında geçiriyor. Televizyonda izlenecek kanal ve program tercihini akşam saatlerinde baba, gündüz saatlerinde ise çocuklar belirliyor. Aileler, çocuklarını televizyon izleme konusunda genelde sınırlandırmıyor. Çocuklar tarafından model alınan öğretmenler de, televizyon programı izleme önerisinde bulunmuyor. Araştırma sonuçlarına göre, çocuklar anne-babaları veya öğretmenlerinden çok televizyon kahramanlarını örnek alıyor. Uzmanlar, kitle iletişim araçları içerisinde sözlü ve yazılı mesajları aynı anda sunabilmesi, hem göze hem kulağa hitap edebilmesi nedeniyle televizyonun özel bir yeri olduğuna dikkati çekiyor. (AA, 3 Kasım 2007)
Mevcut haliyle televizyon programlarının zararı sadece çocuklarımıza değil. Sihirli kutu TV, aile büyüklerini de ‘deli’ ediyor, ama farkında değiliz. Benzer bir açıklama da Trakya Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Okan Çalıyurt’dan geldi: ‘’Terör ve şiddet haberleri, hemen hemen her dinleyende ve her okurda psikolojik olarak etkilere sebep olmakta ve zaman zaman da empati mekanizması ile huzursuzluk ve gerginliğe yol açmaktadır.’’ (AA, 3 Kasım 2007) Bu ifadenin Türkçesi, “mevcut haliyle televizyon haberlerini izleyenlerin ‘deli’ olma ihtimali var” demektir. Yapılan araştırmaların, televizyon izleme saatinin artmasıyla çocuklarda stres, kaygı ve çökkünlük semptomlarının da arttığını gösterdiğini belirten uzmanlar, çocuğun odasında bir televizyon bulunmasıyla uyku problemleri arasında ilişki bulunduğunun da ortaya konulduğunu hatırlatıyorlar.
Televizyon, bilgisayar ve internet dünyasının zararlarından tamamen korunmak neredeyse imkânsız. O halde, zararları en aza indirmek için elimizden geleni yapmak durumundayız. Bunun ilk yolu da TV ve benzeri ‘vasıta’ları dost bilmemekte... Düşmanı ‘dost’ bilen, onun zararından kendisini ve ailesini koruyabilir mi?
“Ciddî tehlike”nin farkına varalım...
04.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|