Bütün toplumda okumama hastalığı devam ediyor. En basit meşgalelere, en önemsiz işlere bolca zaman ayırabilen birçok insan, sıra okumaya gelince “Zamanım yok” deyip işin içinden çıkıveriyor.
Zarûrî, hatta gayr-ı zarûrî ihtiyaçlarına bütün şartları zorlayarak para ayırmayı âdet haline getiren çoğu insan, sıra bir kitap, bir dergi veya bir gazeteye gelince; “İmkânlarım el vermiyor” diyerek işin içinden çıkıyor.
Hiç düşündük mü acaba okumamanın sonucu nedir? Okumama hastalığı bizi nereye götürür, toplumdaki yerimiz ve imajımız ne olur? Kitapsız, okumasız, kültürsüz bir insanın varacağı yer neresidir?
Bu ve benzeri suâllerin doğru cevaplarını hemen hepimiz biliyoruz herhalde. Kısacası kitapsız bir hayatın sonucu cehalettir. Okumama illetinin neticesi bilgisizliktir, kültürsüzlüktür. Cahil, bilgisiz, ilimsiz bir insanın durumunu varın siz düşünün.
Okumayan, öğrenmeyen insan dinini nasıl yaşayacak? Ekmek, su kadar zarûrî olan dinin gerekli olan bilgi ve malûmâtlarından bîhaber olan bir ehl-i din, dinî mükellefiyetlerini nasıl yerine getirecek? Farzları, vacipleri, helâlleri, haramları tefrik etmeyen bir Mü’minin dinî yaşantısını bir düşünün.
Bizdeki okumama, kitaptan uzak durma hastalığını ciddiye alan, bu önemli illeti dert edinen insanlar var mı bilemiyorum. İnsanları ve dolayısıyla bütün bir toplumu her gün biraz daha cehalete, gabâvete, bilgisizliğe götüren bu okumama alışkanlığını nasıl üzerimizden atabiliriz? Kitaplarla ne şekilde bir araya gelip, samîmî dost olabiliriz?
Bu ve benzeri suallerin doğru cevaplarını bulup, kitaplarla bir araya gelip, bu önemli boşluğumuzu doldurmadığımız müddetçe ömür dakikalarımızı çok iyi değerlendirdiğimizi söylememiz mümkün mü dersiniz?
Sayılı ömür dakikalarını en iyi, en verimli, en kârlı bir şekilde geçirmenin yollarını ve çarelerini düşünmeli akıllı insan. Çok kısa ve önemli olan bu geçici dünya hayatının her dakikasını, her saniyesini düşünerek öylece sarfetmeli aklı başında olan insan.
Televizyonun lüzumsuz ve mâlâyani dizilerine ayırdığımız zamanı, her hafta maçları seyretmeye sarfettiğimiz saatleri, daha benzeri boş, lüzumsuz meşgalelere harcadığımız zamanın çetelesini, hesabını keşke bir tutsak. Gençler, kafa yordukları içi boş meselelerin muhasebelerini yapsalar, boşa geçirdikleri zamanı bir hesaba vursalar; bir çok erkek kahve köşelerinde geçirdikleri ömür dakikalarının hesabını bir yapsa; hanımlar da takıntı haline getirdikleri evlerinin mobilyalarının tozunu almaya, kirli olsun veya olmasın evin her türlü temizlik ve düzenine ayırdıkları zamanı her gün bir kâğıda yazarak bir durum değerlendirmesi yapsalar keşke... Böyle bir muhasebeyi yaptıktan sonra da “Kitap okumaya zamanım yok” diyerek özür beyan etmenin inandırıcılığını bir düşünsek diyorum.
Bu meyanda karamsar bir tablo çizmiyoruz. Lâkin benim müşahedelerim böyle. Okumaya ve kitaba zaman ve para harcamadığımız veya çok az harcadığımız, acı bir gerçek.
Elbette kitap aşığı, okumayı ruh ve kalbinin mânevî bir gıdası olarak gören kitap ve okuma tutkunları da yok değil toplumumuzda. İsterseniz bu konuda çoğumuza örnek olacak bir ağabeyin şu ifadelerine birlikte kulak verelim:
“Risâle-i Nur’ları tanıdıktan sonra okuma alışkanlığım her gün biraz daha arttı. Nurları tanıyalı belki kırk yıl oldu. Zaman geçtikçe, yaşım ilerledikçe Risâle okuma arzu ve iştiyakım artıyor. Her gün Kur’ân, Cevşen, Risâle okumak benim için vazgeçilmez mânevî bir gıda. Her gün bunları ne kadar çok okursam, kendimi daha dinç, daha zinde hissediyorum. Okumadığm gün veya az okuduğum gün sıkıntı ve strese giriyorum, huzursuz oluyorum, kendimi bir boşlukta hissediyorum. Onun için hasta da olsam, yolculuğa da çıksam, misafirliğe de gitsem mutlaka bu okuma alışkanlığımı devam ettiriyorum. Hatta yolculuğa çıkacağım veya misafirliğe gideceğim önceden belliyse, bir kaç gün önceden daha da fazla okumaya gayret ederim. Bazen de bazı mazeretler sebebiyle az okuduğum günler olursa, daha sonraki günlerde daha fazla okuyarak onu telâfi etmeye çalışırım. Dedim ya, Kur’ân, Cevşen, Risâle okumak, hayatımın vazgeçemiyeceğim önemli bir ihtiyacı. Bunlara ara verdiğim zaman kendimi adeta suçlu hissediyorum, huzurum kaçıyor, psikolojim bozuluyor...”
İşte böyle günümüzde bazıları eline kitabı alınca strese, sıkıntıya girerken; bazıları da eline kitabı almayınca, okumayınca huzuru kaçıyor, psikolojisi bozuluyor.
18.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|