Ankara geçtiğimiz haftayı gündem kaymasıyla geçirdi. Gündemdeki tezatlar, kritik süreçte değişik etkilerle Ankara’nın hâlâ istikâmetini tayin edemediği izlenimini veriyor. Ve bu harc-ı âlem gündem israfı, çoğu zaman zikzak politikalarla işleri daha da zora sokuyor.
Dışişleri Bakanı Babacan’ın, Bush’un direktifiyle Amerikan makamlarından “sıcak istihbarat akışı”nın devam ettiğini söylediği sırada, Anadolu’ya peşpeşe şehit cenâzelerinin gelmesi, bu acılı günde karikatürlere mizah konusu bile oldu. Sıcak istihbarat”ın “sıcak simit” gibi pazarlanıp satıldığı, Bush’un Erdoğan’ı arayıp, “Size ilk sıcak istihbarat; dört şehid daha verdiniz!” dediği çizildi.
Mesela Başbakan’ın son Amerika ziyaretinde “sınırötesi harekât”ın artık yapılacağı sözleri günlerce manşetlerle ilân edildi. Hükûmet sözcüleri, “Meclis’in verdiği yetki mutlaka kullanılacak” demeçlerini verdiler. Hatta Genelkurmay Başkanı bunu, “Amerika’dan alacağımız istihbaratın turşusunu mu kuracağız” şeklinde bir serzenişle dile getirdi. Ardından Türk uçaklarının Kuzey Irak’taki terör örgütü kamplarını bombaladığı, televizyonlarda “görüntüler” eşliğinde yayınlandı.
Ancak Hava Kuvvetleri Komutanı, uçakların sâdece keşif yaptığını söyleyerek konuyu kapattı. Meselenin ne olduğu anlaşılamadan, bu gündemin de üstü örtüldü. Peşinden Kara Kuvvetleri Komutanının “medya uyarıları” geldi...
Tıpkı tutuklanan sekiz askerle ilgi askerî mahkemenin yayın yasağıyla “millî güvenliği zedeleyecek bilgiler”in tartışma konusu yapılmasının, baştan beri yayılan söylentiler hakkında tereddütler uyandırması gibi...
* * *
Bu arada emekli paşaların geçmişte terörle mücadele ve “Güneydoğu sorunu” ile ilgili vâhim hataları itirafları, etraflıca değerlendirilmeden yeniden arşivlerin tozlu raflarına kaldırıldı. Diğer yandan ABD’nin bile “terör örgütü” demek durumunda kaldığı PKK’ye bir türlü “terör örgütü” demeyen DTP’li milletvekillerinin toptan dokunmazlıklarının kaldırılması talebi, rafa kaldırılan bütün dokunulmazlıkların Meclis’in önüne getirilmesini tazelediyse de, bundan da bir sonuç alınmadı...
Gündem kaymasında en bâriz örnek, Türkiye’nin Kuzey Irak’a destek talebi sonrasında yaşandı. Baykal’ın çıkışı kamuoyunda doğru dürüst tartışılmadan yeniden terör olayları ve “sınırötesi harekât”a odaklandırılan gündem hayhuyu arasında âdeta gürültüye getirildi.
Irak’ın kuzeyindekilerin, komşu Irak’ta işgalcilerin bölgedeki halkları birbirine düşman edip düşürme oyununun bir parçası oldukları ortada. Bütün Iraklıların ortak malı olan bölge petrolünü gasbetmek hesabına, Kerkük’ün, Telâfer’in talan ve tasfiyesinde en evvel peşmergeler âlet edildiler.
Kuzey Irak yerel yöneticileri, kendilerine yapıldığını iddia ettikleri baskıları, Araplar ve Kürtlerle birlikte ülkenin gerçek sahipleri olan dindaşları Sünnî ve Şiî Araplara, Müslüman Türkmenlere reva görmemeliydiler...
Irak’a ilgileri sömürme ve istilâdan ibâret olan çıkarları zebûnu işgalci ecnebiler, Bush’un yardımcısı Cheney ve Rice’ın şirketlerinin başını çektiği Amerikan ve İngiliz şirketlerinin otuz yıl süreli petrol hortumlamasını garantiye aldıktan sonra yine kendilerini terk edeceğini bilmeliler. Bunun hergün onlarca, yüzlerce insanın katledildiği ülkede etnik çatışma ve şiddetle iç savaşın eşiğine itilmesi maksadını taşıdığını anlamaları gerekirdi.
* * *
AKP hükûmeti, bunların hiçbirisini ne Washington’a ne de kontrolündeki Kuzey Irak yerel yöneticilere hatırlatmadı. Türkiye’nin fitnenin önünü almak için bütün bunlara rağmen başta Irak olmak üzere komşularla ilişkilerini geliştirmesi gerektiği üzerinde durulmadı.
Irak başta olmak üzere, komşularıyla ekonomik, sosyal ve kültürel işbirliğinin daha geliştirilmesi teklifleri âdeta geçiştirdi. Irak’ın kuzeyiyle ticaretin arttırılması, yeni sınır kapılarının arttırılması, öğrencilerin okutulması benzerî öneriler, “terör ortasında olmaz” sâikiyle yine ertelendi...
Ankara’da gündem kaymasına uğrayan bir diğer konu ise, İsrail ile Filistin cumhurbaşkanlarının buluşmaları oldu.
Osmanlı idâresinde kalan Filistin’i işgal eden İsrail Cumhurbaşkanı’nın Türkiye parlamentosunda konuşturulmasının anlamı neydi? Peres’in “vatan özlemi”ni dile getirip “barış”a vurgu yapması neden pek inandırıcı bulunmadı?
Peres, Ankara’nın gözünün içine baka baka, yine gerçekleri saptırdı. İsrail’in yüzlerce nükleer başlıklı silâha sahip olmasını bir tarafa bırakıp, Türkiye’nin Müslüman komşularını suçladı. Buna da bir cevap verilmedi...
Görünen o ki gündem yalpalamasında Ankara istikrarı bulmuş değil. Ve gündem kaymasıyla gündemini kaybediyor; ya da ettiriliyor...
17.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|