Dünya her an değişiyor.
Her an yeni doğanlar, her an vefat edenler...
Bazı canlılar bu günlerde hayatlarını sona erdirdiler. Bahar ayında tekrar diriltilecekler.
İnsanda bir günde binlerce hücre yok oluyor ve yerine yeni hücreler geliyor.
Böylesine değişken bir dünyada insanı en çok üzen şey, giden şeylerin tekrar geri gelmemesidir.
Oysa insan ebedî yaşamak istiyor.
Her olumsuz şey onu incitiyor ve rencide ediyor. Bir ehl-i keşfe’l-kubur, Müslüman bir toplumda vefat edenler içinde imanını kurtaran insanın kırkta iki-üç kişi olduğunu ifade ediyor.
“Ehl-i keşfe’l-kubur”, kabirdeki mevtânın akibetini bilen kimselere deniliyor. Bu, insanın aklına “kazanmak-kaybetmek” kavramını da getiriyor.
Kaybedilen şeyin ne kadar önemli olduğunu vefat ettiği zaman anlayan insanın hâli çok acıdır.
Acaba bütün dünya ve saltanatı verilse, kaybettiği şeyi geri getirebilir mi?
Bu sosyolojik bir hadisedir aynı zamanda.
Dünya olaylarında bu duygu esas olsa, hayatın bir huzur ortamına döneceği kesindir. Her insanın başına bir koruma koymak yerine kalbine bir yasakçı konulması sosyal hayata pozitif anlamda yansıyacaktır..
Bugün başımıza belâ olan PKK ve emsali belâların temel kaynağı insandır.
İnsana mânevî anlamda yatırımın maddî hayatına da yansıyacağı unutulmamalıdır.
Zira bir deli koskoca bir şehri yakabilir. Çünkü tahrip kolaydır.
15.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|