Şimon Peres insanların gönlüne hitap etmesini iyi biliyor. CNN ekranlarında Yalım Eralp zaten kendini alamadı ‘Şimon Peres’in her konuşması şiirseldir’ deyiverdi ve bu sözleriyle sınırsız ve sorumsuz meftuniyetini ortaya koydu.
İsrail atom bombalarının mimarı olan Şimon Peres kendini gerçekleştiren kehanet gibi kendi kendini barış havarisi olarak atayıverdi. Bu yönüyle diğer İsrailli askeri kökenli liderlerden daha tehlikeli olduğunda kuşku yok. Takiyyeyi iyi beceriyor. Kendisi sadece İsrail’in nükleer programının mimarı değil aynı zamanda Kana katliamının da tetikçisi. Hâl böyle iken; bir de barışsever kılığına giriyor. Gül’le görüşmesinde Ahmedinejad’dan şikayet etti. Halbuki o da İsrail’in güvercin kılığındaki Ahmedinejad’ıdır. Nejad’ınki, Abdullah Gül’ün dediği gibi retorik veya blöf olabilir ama onunkisi hakiki. Kuzu postunda bir kurt. Ama Türk milletinin hissine hitap etmeyi de beceriyor. Bu onun işi. Bunun için ortak noktalara vurguda bulundu. Zaman zaman AB liderlerine bizim AB’ye alınmamız için mektuplar yazsa ve Ermeni meselesinde devreye girse de netice itibarıyla Kürt meselesi gibi meselelere stratejik olarak baktığından şüphe edilemez. Ama PKK üzerinden Türk kamuoyunun gönlünü kazanmaya çalıştı. Yine HAMAS ile PKK’yı karşılaştırarak bunun üzerinden halk ve kamuoyu diplomasisi yürüttü.
Ortak zemin arayışlarından bir diğeri de Cahit Sıtkı Tarancı’nın muhteşem ‘Bir Memleket İsterim’ şiiriydi... Bunun da bir istismar olduğundan şüphe yok ama sizi bu güzel şiirin dizelerinden mahrum etmeyelim:
BİR MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
Sanki Tarancı hasret yurdunu dile getirmiş. Ama İsrailliler 103 veya 130 ülkeden gelerek adeta ‘dağdan geldi bağdakini kovdu’ misali Filistinlileri geldikleri yerlere sürdüler. Dünyadan ne kadar İsrailli geldi ise Filistin’den en az o kadar Filistinli çıktı ve sürgüne ve gurbete gitti. Başta dert ve gönülde hasret olmaması için kardeş kavgasının bitirilmesi lâzım gelmez mi? Bunun için işgal altındaki topraklardan en azından bir kısmının sahiplerine iade edilmesi gerekmez mi? Bunu yapmak yerine; Filistinliler tıpkı kurbanmış gibi, bağazlanma halindeyken debelenmesin istiyorlar. Güya işgal değil de Filistinlilerin tepkisi bölgenin huzurunu kaçırıyormuş? İsrail Filistinlilerden şikayet ederken Filistinliler de dahil bütün bölge onlardan şikayet etmiyor mu?
‘Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun’ derken aslında Camp David’in mimarı Carter, ‘Palestine: Peace Not Apartheid’ ünvanı taşıyan kitabında Güney Afrika’daki yasal ırk ayrımcılığına rağmen İsrail’de yasal olmayan ırk ayrımcılığının daha koyu olduğunu söylemektedir. İsrail’deki ırkçılığın Güney Afrika’daki müesses ırk ayrımcılığını geçtiğini ifade etmektedir. Şimdi Yahudi liderleri onu da aforoz etmektedirler. Onu da Filistin yanlısı ve cihatçı ilan etmektedirler.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın rüya dolu memleketini cehenneme çevirdiler. Bölgeyi de enkaza. Peki ne yapmak lâzım? Geçmişte onlar için millî bir vatan aranmıştı. Filipinler, Libya, Kıbrıs, Uganda, Arjantin, Alaska adaylardan bazılarıydı. Alaska, Amerikalılar tarafından geçmişte Ruslardan kiralanmıştı. Şu anda da dünyanın iskana açık en müsait sahalarından birisi.
Kaderin bir cilvesi Şimon Peres’in ‘Bir Memleket İsterim’ şiirini okumasından sonra Alaska teklifini TV 5’te Ali Haydar Haksal’ın programında dile getirecektim ki imdadına bir teknik aksilik yetişti.. Tam bunu telaffuz edecekken teknik bir arıza oldu ve bizim sohbetimizin yerine bir belgesel girdi. Belgesel Alaska Belgeseli idi. Bizim kavli ifademizin yerini fiili ifade almış oldu. Bu harika bir tevafuktu. En kolay çözüm yolu budur. Yahudilerin Filistin için söyledikleri ama doğru çıkmayan, ‘topraksız bir halk için halksız bir toprak’ formülü Alaska için geçerlidir. Ve Alaska dost bildikleri ABD’nin elindedir ve Amerikalılıların geçmişte Ruslardan kiralaması gibi onlar da onlardan satın alabilirler. Amerika dostluğunu göstersin. Sevdiklerini yanına alsın. Dünyanın huzuru için bu şart. Gerçekten de sadece kendileri için değil dünya için de yaşadığımız mekânı ve zamanı asude bir yer yapabilmek için bu formülü düşünmelerinin zamanıdır. Cahit Sıtkı Tarancı’nın ruhunu da şad etmiş olurlar.
Ve niye laikler gerçekten de dini boyutla İsrail’in Arzı Mev’ud saplantısına destek veriyorlar ki? Buna basiret bağlanması denebilir mi?
15.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|