Gazeteci Mithat Bereket’in aktardığına göre, İsrail Ulusal Altyapı Bakanı Benyamin Benelizer, Türkiye ile İsrail’in stratejik ortak olduklarını söylemiş. Aynı tanım hakkındaki kanaati Şimon Peres’e soruldu, o da mealen şunları söyledi: “Nereden bakıldığına bağlı. Barış çerçevesinde böyle bir ortaklık tahayyül ediliyorsa, doğrudur.” Son sıralarda, en fazla ayağa düşen kavramlardan birisi barış ise, ötekisi de stratejik ortaklıktır. Önüne gelen; bilir bilmez böyle kavramları kullanıyor. Bizde arzu edildiği gibi, ne ABD, ne de İngiltere, ne de İsrail’le böyle bir ortaklığımız asla olmadı. Soğuk Savaş döneminde biz edilgen ve tâbi veya uydu bir ülkeydik. Bunun hem faydalarını, hem de zararlarını gördük.
Soğuk Savaş sonrasında ise, kalıplar ve pozisyonlar değişti. Bununla birlikte son sıralarda Ermeni tasarısını destekleyen ve Kürtlerle şaibeli ilişkiler içinde olan İsrailliler, Türkiye’yi de kaybetmek ve kendilerine yabancılaştırmak istemiyorlar. Bunun için reel köprüler yerine, ideolojik köprüler ikame etmeye çalışıyorlar. Nasıl olsa bunun bedeli ve maliyeti yok. Ermeni tasarılarını boykot etmek yerine Türkiye’ye soyut; ideolojik ve sembolik değerler üzerinden yaklaşıyorlar. Bu soyut ilişkinin en somut örneklerinden birisi Benelizer’in ‘stratejik ortaklık’ tanımı. Tzibi Livni gibiler de ortak köprülerden birisinin Kemalizm ve Mustafa Kemal’in çizgisi olduğunu söylüyor.
Şimon Peres Meclis’te ‘tarihî’ bir konuşma yapmadan önce, İsrail’de tarafların katılımıyla bir Atatürk büstü açıldı. Ondan önce de David Ben Gurion’ın Beyoğlu’nda ikamet ettiği öğrenci evi müzeye dönüştürüldü. Kadir Topbaş’ın Beyoğlu’ndaki halefi Ahmet Misbah ve benzerlerinin ortak gayretiyle gerçekleşti bu müze ev. Bu itibarla, ideolojik olarak Türkiye ve İsrail stratejik ortak olabilirler, ama realpolitikte Türkiye ile İsrail’in stratejik ortak olmaları adeta imkânsızdır. Eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu, 1947’den itibaren denenmiştir, ama tutmamıştır.
İsrail, ‘çevirme politikası’ olarak, hem de Ben Gurion’ın dizayn ettiği politika çerçevesinde hem Etiyopya, hem İran, hem de Türkiye ile stratejik ilişkiler içine girmek istemişse de ikisi fiyasko ile sonuçlanmıştır. Ermeni ve Kürt meselesi derken, üçüncüsünün çökmesi de an meselesidir. İşte bunu soyut bir takım ilişki türleriyle örtmeye ve tamir etmeye yelteniyorlar. Türkiye’yi kendilerine yabancılaştırmamak için, soyut yollar deniyorlar.
***
Peki gerçekten de Türkiye ile İsrail arasında stratejik ilişki kurulabilir mi? Bunun iki cevabı var. Türkiye, Osmanlı’nın bir devamı ise, onu yıkan güçlerden birisi olarak İsrail’le (İsrail’i kuran irade) asla dost ve stratejik ortak olamaz. Bunun ötesinde Türkiye, tarihine yabancılaştığı ve redd-i miras yaptığı oranda İsrail ile stratejik müttefik olabilir. Bu durumda stratejik ittifakın içini ancak ideolojilerle doldurabilirsiniz. Türkiye, bu hususta iki anlamı da böğründe barındırıyor. Hem Osmanlı, hem de Osmanlı’nın zıddı. Ama Ermeni meselesi gibi meseleler burada turnusol görevi ifa ediyor ve başkalarının bakışının gerçek rengini ortaya koyuyor, buradan Türkiye pekâlâ Osmanlı’nın bir devamı gibi algılanıyor.
Bu itibarla, stratejik ortaklık çelişkili bir durum. Şimon Peres gibiler, bir taraftan Türkiye’nin gönlünü kazanmaya çalışırken, diğer taraftan da bildiklerini okuyorlar. Yani reel politika yapıyorlar. Kürt ve Ermeni meselesi de buna dahildir. Bu çerçevede, Şimon Peres’e bağımsız bir Kürt devletine yaklaşımları soruldu. Elbette, analitik konuştu ve çözümlemesi makûldü. Ama elbetteki gönlünde yatan aslanı söylemeyecekti. Gönüllerinde yatan ne idi, elbette bağımsız bir Kürt devleti. Ama onu nefyederek Irak’ın çözülmesinin ve parçalanmasının, Kürtler de dahil, taraflara maliyet ve bedelinin çok ağır olacağını ve bundan dolayı da bu çözüm formülünden kaçınacaklarını ifade etti.
‘Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal’ der gibi eski tarz birlikteliğin ve entegrasyonunun ise zamanının geçtiğini ve artık mümkün olmadığını söyledi. Birlikte yaşama formülünü kendilerinin ortaklaşa bulacaklarını söyledi. Birlikte yaşama formülünün siyasî çerçevesinin federasyon ile konfederasyon arasında bir yer olacağını da kaydetti. Şimon Peres, bize tutumlarını değil, analizlerini anlattı. Yani takiyye yaptı.
***
Şimon Peres’in analizlerinden de ortaya çıkan sonuç şu: İsrail’in tercihi zayıf bir Irak. İsrailliler Ortadoğu’da yeni Babilleşme sürecini Bağdat’tan başlattılar. Bunun için de etnik ve mezhebî kartı oynuyorlar. Ama eski denklemlerin çözülmesi, her zaman daha iyisini getirmiyor. Bu da İsrail’in kaderi.
13.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|