Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hatıra hayale gelmeyen güzelliklerle dolu, ifadesi bile kulağımıza hoş gelen, sıcaklığıyla içimizi saran, yüzümüzü gülümseten bir hayat var. O da Cennet hayatı…
Ya Cennete girip sonsuza dek o nimetlerden yararlanma imkânı olsa, hazzımıza, sevincimize sınır olur muydu?
Dünyada da harika güzelliklerle karşılaşınca, “Cennet gibi güzel bir yer!” demekten kendimizi alamaz, imkânlarımız ölçüsünde tefekkürle, şükürle yararlanmaya çalışırız.
Böyle güzelliklerden faydalanmaya birçoğumuzun imkânları yetmeyebilir.
Peki, dünyadayken de böylesi Cennet gibi güzelliklere ulaşamaz mıyız?
Güzellikleri illâ maddî boyutlarda aramamalıyız. Manevî boyutta öyle güzellikler vardır ki maddî güzellikleri çok çok katlar.
İşte Efendimizin (a.s.m.) tavsiye ettiği, isteyen herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir başka Cennet bahçesi… Dünyadaki Cennet bahçeleri bunlar.
Birgün Allah Resûlü (a.s.m.) buyurmuşlar ki: “Cennet bahçesine uğradığınız zaman oradan yararlanın.”
Bu ifade şüphesiz bizi meraklandırdı. Nerede bu Cennet bahçesi? Ondan nasıl faydalanacağız?
Sahabe de merak etmiş ve hemen sormuş: “Ya Resulallah, Cennet bahçesi nedir?”
Kâinatın Efendisi (a.s.m.) buyurmuşlar ki: “İlim meclisleri…”1
Hep maddî güzellikleri arayan insanoğlu için ne kadar dikkat çekici bir cevap bu.
Bu Cennet bahçelerinde ne kadar dolaşıyor, ruh, kalp ve duygularımızı okşayan, doyuran güzellik, çiçek ve meyvelerinden ne ölçüde istifade ediyoruz?
Böylesi Cennet bahçelerindeyken Cennetteymişiz gibi gamımızı, kederimizi, dertlerimizi hemen atıvermez miyiz? İçimizi bir huzur ve mutluluk sarıp sevinçten uçacak hâle gelmez miyiz?
Çünkü bu meclisler ruh, kalp ve duygularımızı doyurur, sakinleştirir, rahata erdirir. Aradıklarımızı bulmanın haz ve mutluluğunu yaşarız.
Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman, ilmin iki çeşit olduğunu, birinin bir defa öğrenilse, bir iki defa tekrarlansa yeterli olacağını, diğerine ise insanın ekmek kadar, su kadar muhtaç olduğunu, “Bir defa anladım, yeter” diyemeyeceğini, iman ilimlerinin böyle olduğunu, Sözler’in ekseriyetle bu sınıfa girdiğini anlatır. Kur’ân hakikatlerinin bir tefsirinden ibaret olan Sözler ve Risâle-i Nur Külliyatının okundukça usanılmaması, tekrar ve tekrar okuma ihtiyacı duyulmasındaki sır işte budur.
Dipnot: 1. Terğib, 1:112.
13.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|