Belki çok oluyor, ama yine de tekrarlayalım: Yakın ya da uzak, ‘tarih’imiz bize ve çocuklarımıza kasıtlı olarak eksik ve yanlış anlatıldı, ‘kahraman’lar doğru tanıtılmadı.
Öğretmenden öğretmene değişse de; dün denecek kadar yakın zamana kadar okul kitaplarında ceddimiz Osmanlı, baştan sona ‘kötü’ olarak tanıtıldı. Başta padişahlar olmak üzere bütün yöneticiler ‘astığı astık, kestiği kestik’ kişiler olarak anlatıldı. Başarıları dünyaca da kabul edilen bir iki padişah hariç, herkes bu karalama kampanyasından nasibini aldı.
Bu uygulamaya ‘resmî tarih’ denilerek, ‘gerçek tarih’i anlatanlar da yine suçlandı, susturuldu. Hatta, ‘resmî tarih’ tabirinden de rahatsız oldular. ‘Resmî tarih, resmî olmayan tarih yok. Anlatılanlar gerçektir’ denilmek sûretiyle, nesiller ecdadına küfretmeye tevşik edildi.
Bugün bile birileri çıkıp, “Yok, Türkiye’de öyle bir şey olmadı. Tarih, gerçek yönüyle anlatıldı. Okul kitaplarında ecdada küfredilmedi” diyemez. Çünkü ecdadın yanlış tanıtıldığının şahidiyiz. Son günlerde, medyada; Edirne’nin Keşan ilçesinde bir öğrencinin yazdığı ‘kompozisyon ödevi’nde Sultan Vahdeddin’e hakaret ettiği iddiâsıyla öğrenci ve bazı öğretmenler hakkında soruşturma açıldığıyla ilgili haberler yer aldı. Farklı iddialar söz konusu, ama işin özeti şu: Yazılan ve ‘birinci’ seçilen kompozisyonda Sultan Vahdeddin’e ‘hâin’ denilmiş. Başka iddialar ve sözler de var, ama işin özünde ‘hain’lik ithamı bulunuyor.
Hadisenin iki yönü var: Birincisi, geçmişte daha ağır ithamlar dile getirenler olmuş ve ekseriyetle bu iddiaları dile getirenlerin yanında kâr olarak kalmıştı. İkincisi de, ecdadımızı, tarihimizi çocuklarımıza doğru öğretmediğimizin yeni bir delili ortaya çıkmış oldu.
Keşan’da yaşanan bu hadise üzerine eski tartışmalar yeniden gündeme gelmiş oldu. Yıllardan beri “Vahdeddin haindir” iddiaları duya duya yetişenler için bu hadise tabiî ki ibretliktir. Nitekim, ilköğretim okullarında okutulan İnkılap Tarihi kitabının yazarı, Sultan Vahdeddin’e ‘hain’ demekte ısrarlı. Şöyle konuşmuş: “İngilizlerle işbirliği yapmış, daha ne yapacak. Anadolu’da isyanlar çıkmasına neden olmuş. Kuva-yı Milliye’ye karşı savaşmış. Kitaba hain yazmadık, ama 40 sene hain olduğunu okuttum. Bence hain.” (Sabah, 11 Kasım 2007)
Maalesef, ibretlik bir itiraf: Lüftedip, kitaba ‘hain’ yazmamışlar; ama ‘hain’ olduğunu düşünüyorlar ve 40 yıldan beri de okullarda bu şekilde öğretmişler!
Tabiî ki tartışılan sadece Sultan Vahdeddin değil. Bu bir ölçü, bir bakış açısı. Sultan Vahdeddin’e ‘hain’ diyen, başka kime ‘hain’ demez, dememiş?
Ama bu iddialar geçmişte de millet nezdinde de itibar görmedi, bundan sonra da görmez. Öğrencilik yıllarımızı bir bakıma bu ve benzeri yanlışları ‘ders’ diye dikte ettirmek isteyen öğretmenlere itiraz ederek geçirdik. Çare olmamakla birlikte bugün görüyoruz ki, yanlışları dikte ettirmek isteyenler hiç değilse soruşturma konusu yapılıyor.
İnşallah, gerçek tarih bilgisi, yalan bilgilere galebe edecek ve ‘kahraman’lar lâyık olduğu mevkii bulacak.
13.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|