Türkiye’nin kanayan yarası halene gelen ‘terör’ün bu safhalara kadar gelmesinde; var olan ‘gerçekler’in inkârı ve bir ‘yok sayma’ anlayışının yattığını görmemek mümkün değil. Güneydoğu’da yaşanan sıkıntılar ya inkâr edildi ya da yok sayıldı.
Mesela, yıllar yılı Türkiye’yi idare edenlerin resmî açıklamalarında “Köy boşaltmalar yok, bu iddialar yalan” şeklinde beyanlar duyduk. Aradan yıllar geçti, son yıllarda daha önce “boşaltılmadığı” açıklanan köylere “döşüş”lerin başladığı ilan edildi. Peki, ‘boşalmayan’ köylere ‘döşüş kampanyaları’ açılması, geçmişteki yalanları ifşa etmiş olmadı mı? Vatandaş kime inansın?
Tabiî ki yalan ve inkâr ile bir yere varmak mümkün değil. Nitekim, yıllar sonra “geçmişte hatalar yapıldığı”yla ilgili açıklamalar okuyoruz. Geçmiş yıllarda görev yapan komutanların bügünkü beyanlarını duyunca ‘ah, keşke’ dememek mümkün değil. Keşke, bu beyanlar ‘emekli olmadan, işbaşındayken’ ifade edilebilmiş olsaydı...
Mesela, emekli komutanlardan Aytaç Yalman, Güneydoğu ve ‘Kürt sorunu’ ile ilgili beyanlarında şu analizi yapmış: “PKK boyutuna girmeden önce olayı üç döneme ayırmak mümkün: 1-Sosyal sorun dönemi, 2-Askeri dönem, 3-Siyasallaşma dönemi.
Sorunun sosyal boyutu eskidir. Aslında Türkiye’nin sorunu henüz sosyal boyuttayken görmesi ve doğru okuması gerekirdi. Bu yapılabilseydi sorun belki sosyal aşamadayken çözülebilirdi. Ancak, maalesef bunun yapılamadığını görüyoruz. Henüz terör boyutuna gelmeden sosyal aşamada sorun çözülebilseydi çok daha iyi olurdu. Bu açıdan baktığımızda, o aşamada sorunun ‘kendini ifade’ olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa, bizler o dönemde, ‘Kürt yoktur’ diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz ‘yıkıcı faaliyetler’ kapsamında görüyoruz. Bu durum iki noktayı gösteriyor: 1-Biz olayın sosyal yönünü görmemişiz, dolayısıyla sorunu zamanında görmemişiz, 2-Bir asimilasyon olmamış.” (Milliyet, 3 Kasım 2007)
“PKK’yla geçen 24 yılın komutanları” dizi yazısının ikinci gününde de emekli komutan Doğan Güreş konuşmuş. Dizinin duyurularında, devam eden günlerde de ilginç beyanlar yer alacağı anlaşılıyor.
Aytaç Yalman’ın ifade ettiği üzere, ‘Kürt realitesi’yle ilgili olarak; “Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor” sözlerini bizzat 12 Eylül ihtilalinin lideri Kenan Evren’in ağzından duymadık mı? Meydanlarda yaptığı konuşmalarda bunları söylemedi mi? Daha da can alıcı soru şu: Sonraki yıllarda görev alan yöneticilerin bir kısmı da hadiseye bu gözlüklerle bakmadı mı? “Türkiye’yi idare etmeye aday” olanlar hâlâ “Kürt yoktur, kart-kurt vardır” anlayışıyla mı eğitiliyor?
Tabiî ki emekli komutanların hakikatleri görmesi çok önemlidir. Ancak asıl önemli olan, bu gerçeklerin işbaşındayken görülmesi ve ona göre hareket edilmesidir. Lütfen, şu anda “Türkiye’yi idare edenler” hadiseye doğru teşhis koysun ve ona göre davransın. Bugünkü idarecilerden de emeklilik günlerinde benzer tesbitleri duymak istemiyoruz.
05.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|