Dünya hadiseleri yakamızı bırakmış olsaydı imtihanı kazanmamız daha kolay olacaktı. Ne yazık ki meydana gelen gelişmeler çoğu zaman istikametimizi şaşırmamıza sebep olmaktadır. Bilhassa duygularımızı rencide eden insan davranışları, zaman zaman fevrî düşünceler ve hareketler içine girmemize yol açmaktadır. Bu sebeple hadiseler karşısında soğukkanlı olunmalı, itidal muhafaza edilmeli.
Bir düşüncenin, bir davranış şeklinin insana imtihanı kaybettirebileceği gerçeği ile karşı karşıyayız. İtikadımızın beslendiği kaynakları unutur ve kendimizi günlük gelişmelerin seyrine bırakırsak yolumuzu şaşırmamız hiç de zor olmayacaktır. Zaten gafletimizden istifade etmek için bekleyen nefis ve şeytanımız hiç uyumamaktadırlar. Bunların görevi, bir nev’î devamlı müteyakkız olmamızı sağlamaktır.
Nefis ve şeytan olmasaydı, insanları meleklerden de üstün kılabilecek sır olmayacaktı. Onlara karşı uyanık davranırken mânevî duygularımız daha fazla gelişmektedir. Böylece zâhiren bizlere düşman olan habis olarak bildiğimiz ruhlar ve duygular, aslında ebedî saadeti kazanma hususunda bizler için birer fırsattırlar. Yeter ki kötülüklerle mücadele azmimizi yitirmeden, iyiliklere nâil olmak için büyük gayret içinde olalım.
Ancak şeytanın sağdan yaklaşması türünden bir çok olayla başımız belâdadır. Görünürde iyi gibi görünen veya içine girdiğimiz hâlet-i ruhiye gereği bizlere doğru gibi görünen yanlışlar, her an bizleri istikametimizden ayırabilmektedir. Çoğu zaman çevrenin etkisiyle yanlış yaptığımızın farkına varmayız. Şeytan da bizlerin bu durumlarımızdan faydalanmakta ve karaları bizlere ak olarak yutturmaya devam etmektedir.
Kendimizi dünya hadiselerinden tecrit etmemiz mümkün olmadığına göre, bakış açımıza çok iş düşmektedir. Bakış açısı bakımından da yanılgılara düşmememiz için bakış açımızın beslendiği kaynaklarımızdan uzak durmamamız gerekmektedir. Bundan sonrası için, bizleri fikren besleyen kaynaklarımızın bizleri doğruya mı, yoksa yanlışa mı götürebileceğini tartmamız lâzımdır.
Rabbimizin bizlere günde beş vakit namaz mi’racıyla huzura çıkmamızı farz kılmasının temelinde, fikrimizi ve bakış açımızı İlâhî emirlere göre ayarlamamız gerçeği yatmaktadır. Belirlenen vakitlerde Allah’ın huzuruna çıkıp şeytanın aklımıza ve zihnimize girmesine yol açacak gedikleri kapatmamız gerekmektedir. Şüphesiz bu konuda başarılı olabilmek için bizleri dünyadan ayırıp Allah’a götüren bir namaza muvaffak olmamız icap eder. Sûreten kılınan ve baştan sona dünya meşguliyetlerinin sağanağı altında olan bir namazla, duygularımızı yeterince İlâhî nurlarla doyurmamız mümkün olmayacaktır.
Başta namaz olarak günlük ibadetlerimizin bizleri şeytanların tasallutundan kurtarabilmesi için, olabildiğince kalben dünyayı terk etmemiz gerekmektedir. Her namazın bizlere Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlatması ve rızâ-i İlâhiyeye nasıl vasıl olacağımızı düşündürmesi gerekir. Huzur-u İlâhîye çıkmakla kafamızdaki bütün şeytânî fikirleri bırakmamız ve bizleri zalimlere yaklaştıracak hâletlerden kendimizi kurtarmak için mânevî enerjimizi almamız gerekmektedir.
Nefsimize hiçbir sûrette güvenmememiz ve her an kendi hareket ve düşüncelerimizin Allah’ın rızasına uygun olup olmadığını muâheze etmemiz elzemdir. Fikr-i sâbit hastalığından kurtulmamız ve bizlerin de yanlış yapabileceğimizi kabul etmemiz gerekir. Aksi takdirde yanlışlarımızda ısrar edecek ve nefsimizin bizlere yanlışı doğru göstermesi neticesinde imtihanı kaybetme tehlikesine maruz kalacağız. Düşüncelerimiz İslâm’ın fikir ruhuna aykırı olursa, yaptığımız ibadetlerden zevk almamız, dahası ibadetlerimizi mânâsına uygun bir şekilde yapmamız mümkün olmayacaktır.
Yanlış düşünce ve hareketlerden kurtulmamız için elimizin altındaki Kur’ân tefsirlerinden ve Peygamberimizin (asm) hadis-i şeriflerinden istifade etmemiz gerekir. Ayrıca içinde bulunduğumuz câmianın fertlerinin davranış ve fikirlerinden de faydalanabiliriz. Eğer bazı konularda dâvâ arkadaşlarımıza ters düşüyorsak, öncelikle kendimizi kontrol etmemiz ve gururumuzun bizleri yanlışlıkta ısrara götürmesine meydan vermememiz kaçınılmaz olmalıdır. Hâsılı, Rabbimizin bizleri istikametten ayırmaması için bol bol duâ edelim...
05.11.2007
E-Posta:
[email protected]
|